• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Rusya’nın Ukrayna’ya gireceğini öngören bir tek gazeteci veya uzmanımız çıkmadı. Üstelik önemli bir kısmı istihbarattan besleniyor. 28 Şubat’ın hızlı gazetecisi Emin Çölaşan “masama sabah kuşlar haber bırakıyor” demişti. Bunların masalarına hangi kuşlar haber bırakıyor bilinmez ama fena çuvallıyorlar. Ben olsam 3000 lira maaşla hepsini emekliye ayırırdım.

İşte bu her “şeyi bilen” uzmanlar sabah akşam “merkezden” aldıkları akıl! ile konuşuyor ve halkı bu “akıl” ile uyutup büyük bir felakete sürüklüyorlar. Doğru ve yanlışları onların akıllarının “derinliklerinden” süzülüp gelen ve dudaklarında ete kemiğe bürünen sözcüklerden öğreniyoruz.

Ukrayna savaşı ile bir kez daha gördük ki güçlü olmadınız mı dünya devlerinin bir pençesiyle işiniz biter. Washington, Telaviv, Brüksel, Moskova, Çin merkezli güç odakları sizi un ufak ederler. Bu merkezler, güçlerini çok sayıda ülkenin ittifakından alırlar. AB, NATO, Şangay gibi birlikler teşekkül etmişler. BM de tamamen bunların güdümünde beşinci kol faaliyeti yürütüyor. Ortada sahipsiz, merkezsiz, birliksiz ve güçsüz kalan tek kesim Müslümanlardır. Her ne kadar NATO’ya üye isek te başımıza örülen çorapların tamamı NATO’da imal edildi/ediliyor.

Yani bir başınıza hatırı sayılır, hesabı yapılır bir güç olamazsınız. Birbirlerinden öldürdükleri 60 milyon insanın ardından tüm husumet ve ihtilaflarını geride bırakıp tarihin en güçlü ittifakını kurdular. Demek ki oluyormuş.

Emekli maaşı bile hak etmeyen bu kalem ve kanaat erbabı, sabah akşam Türkiye’yi ve iktidarı pohpohlayarak aslında bir yalnızlığa mahkûm etmektedirler. Elbette iktidarın yıktığı “monşer” paradigma, üretilen silahlar, güç merkezlerine karşı dik durma çok değerlidir. Ancak konjonktürel havaya da kapılarak İHA, SİHA ve hamaset üzerinden meydan okumak ta olsa olsa Don Kişot’luk olur.

Bir günde başkenti kuşatılan Ukrayna halen düşmediyse Washington, Brüksel, Tel Aviv ve onlara bir yular ile bağlı İslam ülkelerinin hain liderlerinin desteğiyledir.

Ama akıl danelerimiz  “monşer” anlayışı hortlatırcasına ha bire “milli menfaatler” ve “milli sınırlar” ile Ülkeyi sınırlandırmak istiyorlar. Büyük bir yalnızlığı besleyip tekrar Tel Aviv, Washington ve Brüksel’in kucağına atmak istiyorlar. Nitekim Siyonist cumhurbaşkanının gelişi tam da böyle okunmalı.

Ne kadar gelişmiş olursanız olun bir başınıza bu vahşi güç odaklarına güç yettirmeniz asla mümkün olmayacaktır. Öyle ise onlarla aynı yatağa girip daha kaç kolsuz, bacaksız kabusla uyanmalı. Uğruna feda edip çiğnetmediğimiz inanç ve onur kalmadı. Buna rağmen kapılarında yüz yıl tutup içeri almadıkları bu kapıda daha kaç yüzyıl beklemeli? Dünya beşten büyüktür dedik te binalarından bir tuğla mı aşındı? Bir cümlelik tehdit ile rahibi teslim etmedik mi? Akdeniz’de, Suriye’de, Libya’da gah Doğulu gah Batılı güç merkezlerinin himayesine muhtaç olmuyor muyuz?

Belki de gün bu gündür. Behemehal Türkiye ve İran’ın başını çektiği, Mısır, Pakistan ve Endonezya’nın dahil edildiği Ankara merkezli bir güç merkezi inşa çalışmaları başlatılmalı. Gerisi çorap söküğü gibi gelir. Merhum Erbakan Hoca’nın kısa iktidarında iyice olgunlaşan bu yapıya yirmi yılda bir çakıl bile koyulmadı. İstenince oluyormuş yani.

Belki de dünyanın adil bir merkeze ihtiyacı vardır da sebepler yaratıyordur. Ey mezhepsel, tarihsel, kültürel ve milli yalanlar uydurup başta İran olmak üzere İslam âlemiyle ilişkileri zaafa uğratan akiller; söyleyin bakayım gelişiyle cuş-u hüruşa geldiğiniz Siyonist cumhurbaşkanı ile hangi mezhepsel ortaklığınız vardı. Ülkenin ipini bağlamak istediğiniz Tel Aviv, Washington, Brüksel, Moskova ve Pekin ile hangi mezhepsel, dini, tarihsel, kültürel ve milli geçmişimiz var söyler misiniz? Yoksa siz hain misiniz?