Hüznünün Hazına Hazan Çöktü
Bir hüzne daha bulamak üzereyim sakallarımı. Bir hüzne daha kapı aralamak üzereyim. Bir hüzün daha… Bir hazan daha…
İlk yıllarda hiç hüzünlenmezdim. Hatta sevinirdim hazan dönemecinde. Bir cephemde sakallar çıkardı zira. Hatta bir haylazlık hazzına dönerdi hazan, içimde ve dışımda. Ta ki tüm cepheleriyle tanıştığım sakallarıma bir ak düşünceye değin.
Önce birer birer gelirdi hazan ve teker teker inerdi aklar yüzüme ve başıma. Sonra! Sonra tutam tutam kaybettim “cephelerimi.” Sonra çizgiler dizildi çeperlerime. Sıklığı, bir baştan diğer başa bölük pörçük olmuş coğrafyama cetvel marifetiyle çizilmiş sınır çizgileri kadar sık ve sıkıcıydı.
Evet! “Bu kaçıncı hazan” dememeliyim. Yaşımı gizlemeliyim artık. Çok yaş oldu, çok hazan…
Yeni bir baharın muştusudur derler hazan için. Teselli işte zannımca… Hiç bahar düşmemiş şu yüzüme nasıl anlatırım bir baharı.
Oysa çiçek tohumu serpmiştik bahçeye. Fidanlar salmıştık toprağa kökleriyle birlikte. Çitler çevirmiştik etrafına aklımızca bahçemizin. Bekçi koymuştuk kapısına. Gürleyen göğe rağmen yine de yağmur duasına çıkmıştık samimiyetimizi ispat adına. Baharımızın ardındaki hazanda şiirler yazacaktık sevdamıza; şarkılar besteleyecektik.
Ama kimi bekçi ettiysek ya kör çıktı ya da sağır… Hem kör hem sağır olanını saymıyorum bile. Üstelik kalbi çürümüşler de vardı aralarında. Koruyamadık işte bahçemizi. Bir bahara eşlik edecek kadar yeşertemedik çiçeklerimizi, fidanlarımızı… Meyveye durmadı bir türlü ağaçlar. Tek tük tutan meyveleri de hırsıza-arsıza yem ettik.
Fidanlarımız büyümeden koparıldı. Kimler girmiyor ki bahçemize: Hırsızı-arsızı, ayısı-tilkisi, domuzu-kopuğu… Kimlere kapıyı açmıyor ki bekçi. Gâh sağırlığına verdik bekçinin, gâh körlüğüne… Kalpsizlerini de kalbimize gömdük nerdeyse… Ama işte hiç bahar yaşamadık; yaşatmadılar.
Bak bir hazan daha geldi. Hüznünde hazın da olduğu hazan… Ama yaşayamıyorum hazanın hüznünün hazını; yaşayamıyoruz. “Hazan geçecek, kış bitecek, bahar gelecek” diyemiyorum işte.
Benim memleketimde bahar güneş ve dünya döngüsü ile gelmiyor ki rahat rahat uyuyayım. Bileğimle, yüreğimle; kazma ile kürek ile bir bahar hazırlığı yapmalıyım ben. Deminde hiç bahar yaşamadım sayısını sakladığım ömrüm adedince. Hiç kendiliğinden bahara durmadı toprağımız. Dadandılar baharlarımıza; dadanıyorlar…
Bir mümbit bahçe, bir muhkem çit ve bir sağlam bekçi… Irgatlığına hazırım ben. Gök zaten gürlemesini eksik etmedi üstümüzden. Rahmetine minnet.
Evet! Bu gün hazan. Ben yine tutam tutam hüzne bulanmış saçıma ve sakalıma abandım. Hüznünün hazına zorladım kelimeleri. Ama gördüm ki tüm kelimelerden bir cümle bile çıkaramadım. Çıkmadı! Çıkmıyor!
Baharın sevincini size bıraktım. Hazandan bir hüzün üretemiyorum işte.
Kim bilir belki de ben ölüyüm!