Dos(t)doğru Söylemeli / Batı’ya Karşı Dik Duruş Değerlidir
Hıristiyan Batı’nın bizi dizayn etme ve hizaya çekme çabası hiç hız kesmedi. İçeride de buna teşne ve devşirme çokça adam! var. Özellikle son yüzyılda Batı’nın çizdiği istikamette yürüdü, devlet ve erkan.
Ticaretten siyasete; eğitimden eğilime kadar; Hıristiyan Batı’ya karşı tam bir eziklik ve yetersizlik psikolojisi inşa edildi. Emperyal hedeflerinden bahsetmek sizi gerici, yobaz, hain ilan etmeye yeterdi. Yıkıcı ve bölücü damgası yerdiniz. Hatta çok ileri gittiniz mi kodesi boylardınız.
Tabi bu Hıristiyan Batı hayranlığı, bayramlarımızda koyun kurban etmeyi katliam; Noellerinde hindi çevirmeyi, çam kesmeyi medeniyet olarak satıldı medeniyeti ile bağı koparılmış halkımıza. Yemeden içmeye, giyinmeden eğlenmeye ciddi bir taklidi hayat dayatılırken, düşünce ve bilim üretmenin kapıları yine alicengiz oyunlarıyla tamamen kapatıldı Müslüman halklarımıza. Batılı bir referansınız yoksa söylediklerinizin kıymet-i harbiyesi yoktu. Batı’da bir uygulaması yoksa yeni bir trafik kaidesi bile koyamazdınız.
Bu taklit öyle motamot idi ki bütün yeteneklerimizi kısırlaştırıp çok kötü bir kopyası olmaktan öteye götürmedi bizi.
Halkını koruyan liderlerimiz de terörist ilan edilir, darbe ile; olmadı direk müdahale ile devrilirlerdi/devriliyorlar. Makbul lider onlara itaatkâr liderdi. İnancını kültürünü, yeraltı ve yerüstü zenginliklerini feda eden bu liderlerin “makbul oluşu” halkımıza başarı diye yutturulurdu/yutturuluyor. Bırakın Hıristiyan Batı’nın demokrasi kılıfına bürüdüğü zulümlerini haykırmak, karanlık odalarında bir başlarına kendilerine itiraf etmekten korkardı bu zevat.
Elbette ki “dos(t)doğru söylemeli” prensibince kusur ve eksikliklerini yapıcı bir eda ile burada haykırmaktan geri durmayacağız bu günün iktidarını. Gözü kapalı alkışlamayacağız da kınamayacağız da. Övgü vicdanımız, yergi kılıcımız olacaktır.
Bu manada Cumhurbaşkanının başta ABD olmak üzere Emperyal Hıristiyan Batı karşısında eğilmeden, bükülmeden ve eşit statü pozisyonunda durması oldukça kıymetlidir. Bu doğruyu büyütmek her vicdan sahibinin görevi olsa gerek. Orasını burasını kırpıp Batılı efendilerine malzeme çıkarmak da bir mankurtluk hali olsa gerek. Oyuna oyun kurucu olarak girmesi; elinin, kolunun, gözünün bağlanmasına itiraz etmesi, “elini çözmesi, gözünü açması, ayağındaki zincirleri zorlaması” çok ama çok değerlidir.
Bu uzun soluklu duruş halkımızın tüm siyasi ve sosyal katmanlarında Batı zulmünün dillendirilmesine zemin teşkil etmiştir.
Tesettürü nedeniyle 21 yıl önce meclisten kovulan, elinden tuttuğu çocuğunu ilkokula götürürken yuhalatılan Merve Kavakçı’nın o annesinin elinde sırtlan sürüsünün saldırısına uğramışçasına korkan çocuğunun bu gün Biden karşısında Cumhurbaşkanı’nın tercümanı olarak oturduğu fotoğraf da oldukça önemli ve değerlidir. Hakeza o günün kindarları halen aynı yerdeler.
Bununla birlikte baskılara boyun eğmeden, mazlum coğrafyaların haklarını “milli menfaat” denilen paranoyaya kurban etmeden ve en önemlisi kazanımları yasal ve anayasal güvenceye bağlamadan kalıcılığından söz etmenin mümkün olmadığını da söylemekten geri durmayacağız.