• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Son yirmi yılda çok ciddi ekonomik gelişmeler yaşandı. Ekonomimiz bir kitap fırlatmayla, ya da bir batılı bürokratın iki dudağı arasında çıkacak bir kelimeyle yıkılır olmaktan çıktı. Ama artık İsrail’in ikinci ülkeler üzerinden yürüttüğü “büyük ittifaklar” üzerinden ekonomik darbeler yaşıyoruz ve arkasından “İsrail ile normalleşme” teslimiyeti de gelecek gibi.

 “Yurtta sulh cihanda sulh” kılıfına sığınarak dünyadaki hiçbir gelişmeye müdahil olmazdık. Ancak hem içerde hem de dışarda savaş eksik olmazdı ve biz ancak ağababalarımızın bize NATO ve BM çerçevesinde biçtiği rol gereği Kore Afganistan vb savaş alanlarında asker ihtiyaçlarını karşılardık. Şimdi kendi göbeğimizi kesmeye kalkışıyoruz ama bu defa NATO ve BM bize savaştan beter yaptırımlar uyguluyor. Ekonomik zayıflık ve içimizdeki “Kılıflı İsrail Lobisi” NATO ve BM’ye bir mahkûmiyet ve mecburiyet kapılarını da ardına kadar açmış gibi.

Yine düşünce özgürlüğü alanında tahayyül edemeyeceğimiz rahatlamalar yaşandı. Yüz yıllık tesettür sorunu tarih oldu. Kürtçe tabu olmaktan çıktı. Her türlü fikir hiçbir engele takılmadan kendini ifade etmeye başladı. “Genç subayların” ayar verdiği ülke olmaktan çıkmıştık.  Ancak iç vesayet “FETÖ’nun mağdur(!) subayları” üzerinden “gün 24 saat” ayar verme moduna geçmek üzere.

Bürokratik oligarşinin iktidara yer ve yön tayin ettiği günler tarihin tozlu raflarında kalmaya mahkûm edildi. Ama “bürokratik yalakalık” ve “maskeli bürokrasi” bürokratik oligarşiyi aratmak üzere. Vatandaşa “illallah” dedirtir cinsten.

Sivil topluma açılan yasal ve siyasi alan Batılı standartları aşacak nitelikteyken; şimdi Batı ve BM dayatmaları ile eski günleri aratacak yasal düzenlemelere mahkûm hale getirilmek üzereyiz.

Son yıllarda tank, top helikopter ve SİHA gibi silahlar üretilerek bir “kurtuluşu” tamamlar nitelikte devrimler yapıldı. Mandacılık ve “emperyal vesayet” darmadağın edildi. Anacak S-400 füzeleri üzerinden darmadağın edilmek üzereyiz.

Dindar nesil yetiştirecek sayısız kurum ve sınırsız imkan oluşturuldu elhamdulillah. Ama dinsizlik almış başını gidiyor. Önce Kur’an’ı laikleştiren, arkasından deistleşen, ateistlik durağına varmalarına ramak kalan; hatta varanların da çokça olduğu dindar! kadrolar sekülerleşmenin geçmişe rahmet okutacak düzeye gelmesine hizmet ediyorlar. Hem amelde hem de emelde dindarlık çıtası yerle yeksan.

İçki, kumar, rüşvet istatistiği olmadığı için sokak algısından hareketle çok; ama çok yükseklerde seyrettiği söylenebilir. İçkinin sahtesinden bile üç ayda yüz kişi öldü. Gerçeği geç öldürdüğü için saymıyorlar maalesef. Uyuşturucu kullanımı tavan yapmış durumda. Dindarlaşamıyoruz.

Günümüze değin devam eden cumhuriyetin ilk yıllarındaki dayatmalar ve dini ritüelleri aratmayan tarzda “anma ve kutlamalar” tarih olmak üzereydi. Ancak 15 Temmuz Darbe Girişimi de bahane edilerek tâzim ve tekrim, kuruluş yıllarını da aratır abartıda yapılmaya başlandı.

Zirveye tırmanmaya devam edecek mecalimiz kalmadı belli. Ama hiç değilse çıktığımız yere tutunma gayreti içinde olunmalı. Aksi halde hızı kontrol edilemeyecek bir iniş hatta düşüş yaşanması kaçınılmaz olacak.

İktidar ne görüyor ne düşünüyor bilmiyoruz ama; el hasıl, “işler ne kadar kötü giderse iktidar o kadar erken düşer” hesap kitabı tutuyor gibi.