Aklına Mukayyet Ol
Bu gün kendimi sorgulayacağım. Ben kimim, neyim? Bir kez daha olur ki kendime ait yeni bir keşifte bulunur; yeni bir kesitte buluşurum kendimle. Belki de kendimi yeniden keşfederim. Gücümü, yeteneğimi, hayallerimi…
Ben etten kemikten olma veçhimle canlıların tamamına benzerim. Hayvanların çoğuyla birebir benzerlik arz ediyor midem, gözüm, dalağım, yüreğim, böbreğim. Hatta bana dair tıbbi deneylerin çoğu bana biyolojik açıdan en çok benzeyen fareler üzerinde önce denenir. Ama ben bunların hepsini biliyorum benzediklerimden farklı olarak. Bu farkımı fark ettiren tek şey aklımdır elbet. Bir tek aklımla farklıyım diğer canlılardan. Bitki ve cansızları saymaya bile gerek yok. Milyarlarca canlı çeşidi var ama bir tek benim aklım var. Üstelik aklımı kendi çabamla da edinmemişim. Hiçbir katkım yok akıllı oluşumda.
Bu ayrıcalığım neden? Tesadüf diyor kimileri. Evrim diyor bir başkası. Tesadüf olsa yüz milyarlarda bir tek sana düşmez diyor “akıllı” adamlar. Evrim olsa süreci tamamlayan niye bir tek sen olasın diyor itiraz babından katır ve maymun. Haydi tam akıllı olamadım senin gibi, hiç mi sana yaklaşmamalıydım diyor sırtlan. Aramızda niçin tam, keskin bir ayırım var diye ıslıklıyor oradan yılan. Makas niçin bizim lehimize kapanmaz diyor kartal.
Bir başkası sen seçilmişsin diyor. “Seçilmiş insansın” diyor. Seçilmişsem kim seçti öyle ise? Seçen beni niye seçti ve benden ne istiyor. Bu kadar canlı varken niye ben. Ben niye bu kadar torpilliyim. Ya da bu bir ceza mı?
Neyse şimdilik geçelim bu soruları da benim aklım ne işe yarıyor. Beni bu kadar ayrıcalıklı kılan akıl bana ne katıyor. Gerçekten bu kadar torpilli miyim; yoksa abartı mı? Akıl bana geçmiş ve gelecek tasavvuru veriyor. Akıl başkasına iyilik veya kötülük yapma kabiliyeti veriyor. Akıl okuma ve yazma becerisi veriyor. Akıl suya set çekme, canlılara hükmetme, aya gitme becerisini veriyor. İlânihaye akıl yaratana kafa tutma deliliği bile yaptırıyor bana. Bana yaratan olup olmadığını sorgulama cüretini veriyor. Her gün sınırlarımı genişleterek bedenimin asla gidemeyeceği uzaklıklara götürme mahareti veriyor.
Akıl bazen aklımı başımdan alıp bana akıl verenle boy ölçüşme cesareti bile veriyor. Akıl, merhametimin zirveye çıkmasına, bazen de merhametsizliğimin alçaklığına hizmet ediyor. Akıl, gözümü kullanarak “burnumu büyütecek” sözler fısıldıyor kulağıma.
Ooof! Of! Aklın varsa dert; yoksa daha büyük dert… Varsa, başında eksik olmaz dert, yoksa ayağından çıkmaz pranga denen meret.
Akıl el âleme acıma hissi veriyor; aç ve açıkta kalanlar adına kahrolmayı. Akıl “aklın” insan ve hayvanları haksız yere öldürdüğünü bildiriyor. Akıl, “aklın” güzelliklerin de çirkinliklerin de sahibi olduğunu aklettiriyor.
Ooff! Off! Aklın varsa derdin vardır. Aklın yoksa hazın da hüznün de o andır. Ne kalıcı bir kederin vardır ne de daimi bir sevincin.
Bir de sonsuz bir hayatın vardır diyor “aklı başında” bir çok kişi. Of ki nasıl of! Bu dünya yetmezmiş gibi bir de sonsuz başka bir dünya…
Ama hayır! “Aklın” varsa sonsuz bir huzur yaşarsın diyor aklı başında adamlar.
Sen sen ol aklını başına al. Çünkü akıl burada lazım sana. Orda ihtiyacın olmayacak ona.