• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

ABD’nin hâlen dünyanın en güçlü ülkesi olduğu bir gerçek. Dünyaya yön ve şekil vermede de en etkin ve belirleyici aktör olduğu ortada. Ekonomisiyle, ordusuyla, teknolojisiyle, silahlarıyla, inşa ettiği çıkarcı, bencil ve bilinçsiz halkı ve zalim demokrasisiyle öyle kolay kolay dengelenmekten de uzak görünüyor.

                İkisinin de emperyal hedef ve vaatlerde yarıştığı, ikisinin de çıkarları için dünyayı ateşe vermeye hazır olduğu, ikisinin de Siyonist talepleri birinci sıraya koyduğu, ikisinin de başka ülkelerde savaşmakla övündüğü, ikisinin de Siyonist mahfillere yakınlıkla övündüğü, farklı görünen iki “aynı”nın yarıştığı ve halkının da tam ortadan bir elmanın yarısı gibi bölündüğü, elmayı kesenin gah bu tarafa gah şu tarafa bir gıdım fazla kestiği, farkı ayırt edilmeyecek kadar aynı olan yarı elmaya gah Cumhuriyetçilerin!, gah Demokratların! Sömürgeci sistemi yüklenmiş olmanın sevincini yaşadığı sistemin adıdır ABD sistemi.

Elmayı eşite yakın bölen Siyonist mahfil bu stratejisi ile ikisini de ümit ve korku arasında bırakarak kalıcı bir mecburiyet ve mahkumiyet oluşturuyor. Ve sonuçta siyah kafa da gelse sarı kafa da gelse kafasının içi hiç değişmeyen adam gelmiş oluyor.

Hiç mi sözüm ona bu kadar gelişmiş bir demokraside bilinç düzeyi yüksek, ABD’nin bu katı, savaşçı, işgalci, gaddar, zalim, çıkarcı siyasetine kafa tutacak güçlü bir eğilim çıkmaz? Bu doğal mı sizce? Dünyanın en gelişmiş özgürlükçü üniversiteleri nerde bunların? En insancıl sivil toplumu ne iş yapar?

Tek vücutlu iki kafalı siyam ikizleri gibi olan bu tek anlayışı on yıllardır bize yutturan ve “acaba hangisi gelirse menfaatimize olur?” diye emperyalizmin satıcılığını yapan yerli kimi gafil kimi de hain kafalara ne demeli. Sözde tek renkliliğe ve tek sesliliğe itiraz adına dünyayı çıkarları doğrultusunda yakıp yıkan Siyonist mahfilli ABD’nin tek renkli ve tek sesli demokrasisini ve siyasetini bize pazarlayan bu siyaset kalpazanlarına görüldükleri yerde tepkinin en hafif haliyle tükürmeli.

Peki bu ABD’yi dengeleyen bir güç çıkabilir mi? Avrupa deseniz o da Siyonist lobinin oyuncağı durumunda maalesef. ABD’yi domine edecek bir birikim ve bütünlükten çok uzak. Macron, Avrupa ordusundan bahsettiği günden beri yakasını sarı yelekliler başta olmak üzere belalardan kurtaramadı ve ağır bedel ödetiliyor. Sabah akşam İslam’a ve Müslümanlara hakaret ederek günah çıkarmaya çalışıyorsa da rüştünü henüz ispatlayamadı.

Rusya etkin bir aktör olmakla birlikte hem ancak ülke çıkarlarını koruyacak güçte hem de dünyayı himaye edecek bir erginlikte değil. Çünkü en az ABD kadar sicili bozuk bir geçmişi var. Başta Japonya olmak üzere “hadımlaştırılmış Uzakdoğu’nun tatlı su balıklarının ise böylesi bir kaygısı bile yok. Çin ekonomik bir denge oluşturmuşsa da dünyaya bir bahar muştulayacak bir gelenekten uzak, katı demir perde reflekslerinden bir şey kaybetmediği başta Uygur Müslümanları olmak üzere farklı olana uyguladığı zulümlerden rahatlıkla anlaşılıyor. Muhalif Latin Amerika ülkeleri ihtilaf ve iç ihanetlerle boğuşmaktan bizar durumdalar. Kore gibi muhalifler de kendilerini ABD’nin şerrinden korumaktan aciz.

Geriye alternatif olarak geçmişi ve medeniyeti ile İslam ülkeleri kalıyor. Bunlarda da Türkiye ve İran dışında ümit veren yok. Bu iki ülke de maalesef “milli çıkarlar” girdabına itilmiş durumdalar. Birbirlerinin kuyusunu kazmakla uğraşıyorlar. İran yalnızlaştırılmakla terbiye ediliyor. Türkiye de bir iktidar değişimi kadar uzaktır bu role.

Dolayısıyla İslam aleminin iki ana kanadını temsil eden İran ve Türkiye’nin çıkarlardan uzak bir birlikteliği olmaksızın ABD emperyalizmine karşı dünyayı koruyacak bir seçenek de görünmüyor. İkisinin çıkara dayanmayan gönüllü birlikteliği, İslam alemini ve arkasından dünyanın başkaca mazlum coğrafyalarını peşinden sürükleyecek büyük bir enerji üretecektir. Esasen Siyonist mahfilin uykusunu bu ihtimal kaçırıyor ve öyle görünüyor ki bütün hesap kitabı bunun üzerine.

Ve eğer başaramazsak, dünyayı Siyonist mahfilli ABD daha uzun bir süre bildiği gibi yakıp yıkmaya devam edecektir.

Bizimkiler de her ABD seçiminde çiğnenmiş “bayat seçim sakızını" çiğnemeye ve midemizi bulandırmaya devam edecekler.