• DOLAR 34.466
  • EURO 36.583
  • ALTIN 2925.299
  • ...

Tevhid-i Tedrisat Yasası ve onu destekleyen, takip eden yasalar ile halkımızı tarihine, inancına, kültürüne ve birikimine hem yabancı hem de düşman nesiller inşa etme süreci başlatılmıştı. Halkın tepkisi ve direnci de tamamen cebri yöntemler ile bastırılmıştı. Ancak yine de toplumun kendi sivil imkanları ile (imkansızlıkları ile) ve her türlü tehdit ve tehlikeyi göze alarak inancını öğrenme ve yaşama yollarını zorlayacağı biliniyordu. Biraz bunun önüne geçmek, biraz da bu alandaki kontrolü de ele geçirmek için ve devletin “resmi” dinini oluşturmak için İmam Hatip ve ilahiyatlar, parası ve iaşesi halkın infakları ile olmak üzere yıllar sonra açıldı.

                Bu okullar ne halkın beklediği seviyeye ve yeterliliğe çıktı ne de devletin umut ettiği “resmi ideoloji” ve “devlet dini” olma seviyesine indi. İki arada bir derede kaldı. Bu nedenle, hazımsızlığının sınırsızlığına yenik düşen resmi ideoloji bu haline de rıza göstermeyip imam hatipleri hep hedef tahtasında tuttu ve baskıladı. Bu yöntemle halkımızı sıtmaya razı eder hale getirdiği gibi daha büyük beklentilerine cevap vermemeye de gerekçe oluşturmuş oldu. 28 Şubat’ta en ağır darbeyi yedi İmam Hatipler. Üniversiteye gitme kapılarının kapatıldığı İmam Hatiplerin aslında kapısına kilit vurulmuş oldu.

                Esasen rejim haksız da sayılmazdı. Kendi ellerinde duran her ilde en fazla bir tane ile sınırlı İmam Hatipler rejime ve iktidarlara kafa tutacak, alternatif oluşturacak bir aksiyon edindi. Siyaset ve STK’larında ciddi ve nitelikli manada kadrolar oluştu. Kültür, sanat, bilim ve siyaset alanında alternatifler üretmeye başladı. Az olmak engel değildi. Çok çalışarak çok daha fazla olanlardan daha çok rüzgar üretebiliyordu.

                Tabi İmam Hatipler, hocasından müdürüne, öğrencisinden velisine kadar neredeyse hepsi nitelikli ve erdemli bir nesil yetiştirme gayretinde ittifak ediyordu. Eğitim kurumu örgütlülüğünün de ötesinde bir doğal “kurumsal kimlik adabı” diyeceğimiz bir İmam Hatiplilik kültürü oluşmuştu.

                2010 yılında AK Parti iktidarları vasıtası ile hem katsayı engeli kaldırıldı hem de çok sayıda İmam Hatip açıldı. İmkanlar seferber edildi. Teknik manada her şey yeterliydi, ancak aksayan en büyük ayağına iktidar hiç dokunmadı, dokunmuyor.

                İdareci ve öğretmen kadrosu İmam Hatiplilik ruhunu ve heyecanını taşımayan kadrolardan oluştuğu sürece hiçbir mesafe kat edilmeyeceği gibi oluşacak niteliksel gerileme, halkın teveccühünde de bir kırılmaya sebep olur/oluyor. LGS’den aldığı yüksek puanla çocuğunu İmam Hatip’e kaydetmek isteyen veliye “bu puanla çocuğunu bu okula kaydederek onu heba ediyorsun” diyen İmam Hatip müdürü ile İmam Hatipler nereye varır soruyorum.

                Ayrıca 28 Şubat öncesinde, İmam Hatipleri hem madden hem de manen besleyen STK ve camialara kapısının FETÖ bahanesi ile kapatılması halkımızın bu eşsiz erdem hazinelerinden mahrum, güdük İmam Hatipli yetişmesine sebep olmuştur. Bu nedenle niteliğin düşmüş olması, kötü niyetlilerce, açılmış okul sayısının çokluğuyla izah edilmiştir. Buna teşne ve saha araştırmasından yoksun kimi bürokratlar da İmam Hatiplerin bir kısmını kapatma sürecine gitmiştir/gidiliyor. Hile ve hülle yöntemlerle bünyesinde normal okul şubeleri açarak, ilerleyen yıllarda İmam Hatipten normal okula dönüştürme süreci başlatılmıştır.

                Yani toplumun değişim ve dönüşümüne öncülük etmede yetersiz olan şey İmam Hatiplerin azlığı çokluğu değil, bürokrat işgüzarlığı ve ilgisiz kadrolardır.

 Esasen İmam Hatip müfredatı biraz revize edilerek tüm okullara teşmil edilmeli ve ismen İmam Hatip olma gereği ortadan kaldırılmalıdır. Müslüman bir ülkede bundan daha doğal olanı yoktur. 1500 yıl dünyaya yön ve şekil vermiş ve o iddiasını halen tüm canlılığı ile devam ettiren ve neredeyse bugünün çürümüş dünya düzenine tek alternatif olarak ortada duran İslami İlimler sadece “dindar” kaygılarla değil kültürel ve bilimsel mülahazalar ile de mutlaka tüm okullarda okutulmalıdır. Akademik bir mesele olmakla birlikte içeriği elbette günümüz dünyasının ihtiyaçları ile de zenginleştirerek yapılmalı.

                İktidar ve halkımız İmam hatiplerin topluma bir değişim, heyecan ve hareketlilik getirmediğinden şikayetçi ise ki öyleyiz; kabahati yanlış uygulamalarda aramalı ve mutlaka İmam Hatipleri uygun kadrolarla güçlendirecek yasal değişimleri sağlamalıdır. Aksi halde buralardan deist ve ateist sofralara meze çıkması da hiç kimseyi şaşırtmasın.