• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Virüs Dünyaya, “bir ekmeğe” ve “bir muhabbete” muhtaç olduğunu öğretti.

Virüs insana, insani ve ahlaki değerleri her türlü değerin üstünde tutmak gerektiğini öğretti. Bedeni ve ruhsal doyumun, uzayda koloni kurmaktan, yapay zeka üretmekten daha önemli ve zahmetli bir iş olduğunu gözümüze soka soka öğretti.

Uzayda koloni kurma, yapay zeka üretme gibi büyük bir ideali ve çabayı asla küçümsemiyorum. Ancak insan “uzaya yükselirken” ahlakı, inancı, merhameti, sevgiyi, aileyi, feragat ve fedakarlığı; ağırlık yapıyor diye uzay mekiğinden dünyaya savurdu. Bu değerler düşüp parçalandığı Avrupa’ya bencillik, Amerika’ya vahşet, Afrika’ya kıtlık, Asya’ya iffetsizlik, Ortadoğu’ya savaş ve ölüm getirdi. Bedeni yükselirken ruhu yerle yeksan olan insanlık bu bedeli er geç ödemeliydi.

İnsanın yapay zeka girişimi de elbette çok önemli. Ya da biz karşı çıksak bile, böyle bir ilim yaratılmış ise insanlık er geç bu ilmi keşfedecektir. Eğer yapay zeka yaratılmamış ise insan da zaten üretemez. Ancak yapay zeka sürecinin, insanı makine karşısında değersizleştiren bir eksene tahvil ettiğini söyleyeduruyorduk da, baş döndürücü hızla “fiziken” yükselen insanın ruhuna ve aklına dokunmak mümkün olmuyordu. Gözüyle düşünmenin önüne geçilemiyordu. Doğrusu bu sarhoşluktan normal şartlarda çıkma hususunda bir ümitsizlik de bizi sarmamış değildi.

Batı, “şekilsel bir benzerlik modeli” ile Doğu’nun Batı’ya karşı direncini kıracak değer ve inancından uzaklaştırarak; kendisi “uzaya” yükselirken aşağıda, sadece onu alkışlayan ve o mekiğe binme imkan ve hayali yok edilen zavallılar olarak kalsın istedi. Yani Doğu maddeten çökertilirken, ahlaken de büyük bir sömürüye maruz bırakıldı. Tâbi adamı cahil, yoksul ve köksüz bıraktınız mı yaptıramayacağınız ahlaksızlık da kalmazdı herhalde.

Bu arada doğunun zenginliklerinin üzerine oturan ve “uzayda koloni kurmaya” hazırlanan Zengin Batı, mutluluğu haz ve hıza tahvil ederek nefsin bütün taleplerini yasal güvence altına aldı. Zenginlik, hazın bütün girift kıvrımlarında “kıvırma” imkanı verdi. Teknolojik üstünlük ile bu “saadet kulesi”ni erişilmez ve ulaşılmaz kıldı.

Ve İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Batı karşılaştığı ilk büyük müsibetinde imtihan veriyor ve sınıfta kaldı. Aslında Batı’nın, açlık ve ölümle imtihan edildiğinde bizim “cahil ve aç bırakılmıştan” pek de farklı bir vahşet sergilemediğini bütün çıplaklığıyla müşahade ettik son günlerde. Örneğin Suriye’deki gibi bir on yıl bu açlık ve ölüm korkusu devam edecek olsa Batı, komşusunun leşini mi yer, ne yapar? Düşünmek bile istemiyorum…

Ancak bütün bunlara rağmen virüsten, “çökecek bir Batı” tablosu çıkaranlar yanılıyor ve yanıltıyor olabilirler. “Maske bulamama” üzerinden bir çöküş tablosu çıkmaz. Zaten birçok “maskesi” olan Batı, maske yapımına asla yatırım yapmadı ve buna gerek de yoktu.

Batı dünyayı yüzlerce kez yok edebilecek toplu imha silahlarına yatırım yaptı. İnsanın yerine milyonlarca kat daha hızlı düşünecek ve binlerce kez daha hızlı iş yapacak yapay zekalara yatırım yaptı. Uzayda koloni oluşturmaya yatırm yaptı. İnsan aklına ve duygusuna hükmedecek ve yönetecek çiplere yatırım yaptı. Bütün dünyayı bütün yaşanmışlık ve düşünmüşlükleriyle bir telefona koyup telefonu da avuçlarımıza koymaya yatırım yaptı.

O nedenle virüs salgınından sonra da dünyanın denge ve döngüsüne maalesef yine onlar yön verecek güçtedirler. Ama umulur ki bir ahlak dersi çıkarırlar. Dünyayı bir bütün görürler. Dev dalgaların onların “müreffeh gemi”sini de vurabileceğine ikna olurlar. Afrika’da parçaladıkları adaleti, Asya’da yaktıkları edebi, Ortadoğu’da mezara gömdükleri merhameti tekrar toplar ve onarırlar.

Ya da her zamanki gibi bu virüsten daha büyük bir korku üretip daha büyük bir bencilliğe de tahvil edebilirler. O zaman da dünya “ahlaktan boşanmış teknoloji”nin tahta oturduğu, daha da yaşanmaz bir hal alır. Savaş ve açlık devam eder.