Bütün Bunlar Bilim Mi İlim Mi Zulüm Mü
Bir daha izlemeyeceğim bu televizyonları, dinlemeyeceğim şu profesörleri diyorum ama olmuyor işte. Her seferinde hezimet yaşıyorum.
Deprem olur, “bu defa doğruyu öğrenirim” diyorsunuz; nafile! Zihin ve duygu dünyanız alt üst oluyor. Meğer “bilimsellik” böyle bir şeymiş! Her bir profun ayrı bir görüşü olmalı ki birer ekol olsunlar!
Savaş çıkar veya çıkacak gibi olur, en “yakındakiler” dahil, çoğunun “sevgi çıkınından” kardeşlik yerine koca koca kılıçlar çıkar. Başlar bir vuruşma; kim kime “sallıyor” belli olmaz. Yara bere almadan çıkabildiniz mi bu arenadan ne mutlu size. Hele ki savaşa karşıysanız vay sizin halinize; yahut bir haksızlığa parmak bastıysanız kim kurtarız sizi artık… Sağdan-soldan, önden-“arkadan” yiyeceğiniz hançerleri hak etmişsinizdir artık, cehaletinize müsebbip.
Adamlar boşuna mı ayet, hadis, tarih, sosyoloji, felsefe, psikoloji; en önemlisi siyaset okudular. Boşuna mı prof. oldular. Sen kim oluyorsun ki bu kadar “bilmiş” ve “okumuş” arasında laf ediyorsun. En acıtanı da çok “yakından” yediğiniz hançer oluyor. Bazen yarası yıllarca kapanmaz oluyor. Ve en çokta sehpadan kurtulur umuduyla, celladına methiyeler düzen çok yetenekli şairlerin dizeleri vuruyor beni.
Darbe olur; değişen bir şey olmaz. Sonunda darp edilenler yine darbeye direnenler olur. En çok ta o gece, kuyrukta olanlar ve sıcak yatakta analiz yeteneğini galip tarafa göre geliştiren ve şekillendiren uzmanlar yapar bunu ve en çok ta onlar “kıymetli”dirler bu gün. Öyle ya prof onlar prof! Ben mi bileceğim hakikati. Boşuna mı okumuşlar? Bir de ilimde “derinleşmiş” kimi “alimlerin” te’vil ve “içtihat” yeteneği tavan yapmaz mı böyle zamanlarda…
Tabi haddimi bilmen lazım. Hem sen ne anlarsın “masa” işini. Bak ceddinin Çanakkale’de yaptığı gibi cephede sen savaş “masa” işini “bilenlere” bırak. “Kurtuluşu” sen ver, bırak “Kuruluşu” onlar yapsın. Sen şehid ol onlar “Gazi”, sen kefen giy onlar smokin… Vardır onların bir bildiği ve vardır bir “Hikmet” ve “Kemal’at”. Darbeyi savurdun diye bir şey mi zan ettin kendini.
Virüs çıkar değişen bir şey olmaz. Yine zihin ve duygu dünyamız dumura uğrar. Elbette ki bu benim yetersizliğimdendir bilirim. Ben işte! Yine de konuşurum. Yine ilim ve bilim. Yine “ulema” ve “bulema”… Kafiye olsun diye bulema dedim canım! Bilim adamı yani. Kim tutar onları:
Corona’yı ABD’mi çıkardı yoksa işgalci İsrail mi? Çin’i bitirmek için miydi; yoksa İran üzerinden Türkiye mi hedef alındı? Allah’ın biz günahkarlara gazabı mı; yoksa rahmet tokadı mı? Bizi de öldürür mü; yoksa Kur’an’da buldukları kılı kaynatıp içenler efsunlanır mı? Küresel güçlerin işi mı; yoksa doğal bir süreç mi? Tedbir işe yarar mı yaramaz mı? Devlet gizliyor mu yüzbinleri, yoksa dürüst mü davranıyor? Bir anda dünya devletlerinin ünlü saraylarında ortaya çıkması; ABD, Almanya, Fransa ve İngiltere devlet başkanlarının eş zamanlı koro halinde felaket tellalığı yapması, hatta ölecek yüzbinlere peşinen rahmet okuması ve ailelelerine sabır dilemesi sahici mi; yoksa dizayn edilmiş bir örtülü biyolojik savaşın senaryosunun ezberletilmiş metinleri mi? Yoksa aşı satmak için mi yapıyorlar? Ya da insanlara aşı adı altında “ÇİP” takıp tektipleştirerek, dünyayı, “tek devlet, tek dil, tek para, tek yürek” projesine hazırlık yapan Evanjelist kafanın planlarına hazır hale mi getiriyorlar?
Evet hepsi, ama hepsi, hatta daha fazlası, koca profların “derin” biligi haznelerinden süzülüp bize ulaşan “konsantre “hap”lar bunlar. Bize lup! diye yutmak kalıyor. “Yutamadıysan” da yutkunmak düşer payına. Cehaletimi bağışlayın ama hükümetin “Bilim Kurulu Üyesi” dahil, aynı TV proğramında altı profun altısından da farklı farklı görüş çıkar mı arkadaş. Birbirlerine celallenmeleri ise işin cabası…
Hele dolaşıma sokulan, çok iyi hatiplerin gür esen yellerinden, pardon seslerinden çıkan “işte bu Allah’ın gözle görülmeyen ordularıdır…!” uyarıları yok mu; korkuma korku katar.
İmam Hatip Ortaokulunu okuyan ikiz kızlarımı teskin edemiyorum. Dindersi hocası “kıyamet kopmak üzere” demiş. Sosyal medyada, ses kaydıyla hemşire, çalıştığı hastaneden “yüzlerc ölü var” bilgisini yaymış. Yanı sıra, yine üfrüğü kuvvetli ünlü bir “Cübbe” “Allah’ın gazap ordusu” demiş. Profun biri “biyolojik silah ve savaş” demiş.
Çocuklarımın “insanlığa” olan güveni bitmiş. Biri “çok tehlikeli bir virüs”; diğeri “hiç tehlike yok, gündem bile olmamalıydı” demiş. Biri “insanlarla ve ‘insanlıkla’ tüm ilişkinizi kesin” derken, bir başka prof “normal hayatınıza devam edin” demiş.
Kısacası çocuklarımın ilime, bilime, insanlığa, “merhamete”dair tüm inançları zedelenmiş ve ben bir başıma onaramıyorum. Beceren varsa beri gelsin lütfen!
Cahiliz işte “bilime” ve “ilime” itiraz da edemiyoruz.