• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Her meselede olduğu gibi dış politikada da; özellikle ABD ile ilişkilerde eskiye/geriye dönüşün emareleri çoktan ve çokça belirmeye başladı. Bu geriye gidiş asla hayra alamet değildir. ABD ile yürütülen son diplamaside bu dönüş oldukça somutlaştı.

15 Temmuz’dan sonra iktidar üzerinde bir mecburiyet belki de bir mahkumiyet oluşturan bir “irade” oldukça belirgindir ve gittikçe görünürlülüğünü somutlaştırıyor. Gölgeden “gömleğe” dönüşüyor gibi.

Yüz yıllık denenmiş hezeyanları, terzi diye geçinen kasaplar eliyle, üzerimize tekrar zorla giydirilecek bir gömleğe dönüştürmeye çalışıyorlar.

Batı her postu giymede mahirdir ve karekterszdir. Gâh ötekileştiriciliğimizden yararlanarak “Özgürlükçü Kürd” postuyla çıkar karşınıza. Gâh yasakçılığımızdan yararlanarak “Diyalogçu Dindar” kimliği ile çıkar karşımıza. Gâh da “eleştirilmez ve değiştirilmez” dokunmazlıklarımızı kullanarak “Ulusalcı Kemalist” postu ve postalıyla çıkar karşınıza. Dikkat edin üçünün de değişmez kıblesi Batı’dır. Ve her üçünün de tarihimizle ve inancımızla hesaplaşması var. Dertleri “özgürlük”, “diyalog” ve “ulus” asla değildir.

ABD şu an bu her üç “koldan” da atakta. “Diyalogcu”yu  koruyor. “Özgürlükçü”yü besliyor. “Ulusalcı”yı sahaya sürüyor. Üç bir koldan…  Şimdilerde en etkin aktör “ulusalcılar”dır. Ve ne hazindir ki bu  halk iktidar üzerinden üçü ile de imtihan edildi. İkisini kaybetti. Üçüncüsü devam ediyor.

‘Efendim son ziyarette ABD’ye, PYD’nin ve FETÖ’nün terörist olduğunu kanıtlamışız! Üstelik sunduğumuz kitapçığın içeriğini CIA’nın bilgi ve belgeleriyle zenginleştirmişiz ve güya  onları çok etkilemişiz.’ Ya hu siz kimi kime tanıtıyorsunuz. 50 bin tır silah verdiği yapıyı mı ona tanıtıyorsunuz. Darbe yaptırp Pensilvanya’da tuttuğu ve beslediği kişinin darbeci olduğunu mu ona ispatlıyoruz. Güler misin, ağlar mısın! Herhangi bir köşede oluşan küçük bir oluşumu bile en ince ayrıntılarıyla inceleyen, sızmaya ve kullanmaya çalışan ABD, PYD’yi veya FETÖ’yü mü bilmeyecek ki ona bunları anlatmayı büyük bir diplomatik başarı sayıyoruz. FETÖ için balyalar dolusu bilgi, belge verildi de ne oldu. Kimi kime şikayet ediyoruz?

Ama hayır! Yine bu “üç postlu”yla iltisaklı birileri ciddi ciddi ABD saldırganlığını “lobi yetersizliği/başarısızlığı” olarak lanse edip, ABD’de tek belirleyici olan Siyonist Lobi’sine bir mecburiyet ve mahkumiyet alanı oluşturmaya çalışıyor. Nitekim yaklaşık kırk şehidle sonuçlanan son işgalci rejimin Gazze saldırılarına suskunluğumuz ya da kısık sesliliğimiz bundan olsa gerek.

Başka “postlular” da, ABD’de bulunan ve işgalci rejim Lobisi ile güçlü bağı olan Atatürkçü Düşünce Derneği üzerinden iktidara bir alan ve rol biçiyor. Ülkeyi tekrar Yahudi, Ermeni vb. lobilere mahkum etmek, ihanetten başka bir şey değildir.

Elbette ki Batı ile mücadele hiç de kolay değildir. Ama iki seçenek var. Ya onlara rağmen bölge ülkeleri ve halklarıyla dostluklar geliştirip; direne direne, bedel ödeye ödeye ayakta kalmayı öğreneceğiz. Ya da eskiye dönüp “Oval Ofis’te el pençe durma”ya devam edeceğiz.

Bölge ülke ve halklarının  gönlünü kazanmak Batılıların güvenini kazanmaktan daha kolay ve  kazançlıdır. Ve batılılar da asla bize güvenmeyeceklerdir.

Yönetimin 15 Temmuz’dan sonra birilerine bir şekilde bir mecburiyet ve mahkumiyeti oluşmuşsa; ben kendi adıma bu mahkumiyetten kurtulması için her türlü desteği vermeye ve bedeli ödemeye hazırım. Benim gibi düşünen, yüreği elinde bekleyen yüzbinlerin hatta milyonların da olduğunu biliyorum. Zira daha da büyütmeyi hayal ettiğimiz ve kazanımlarımız yeterli değilse de çok önemlidir.