• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Bir bakan “bizi sadece 780 kilometrekare değil, bizi etrafımızdaki coğrafya ve dünya bekliyor” dedi. Gerçekten de bu günün dünyası, hasseten İslam Alemi böyle bir devleti bekliyor ve acilen ihtiyaç var. Ama gelin görün ki kendiliğinden büyük olunmuyor.

Bu büyük emele matuf amelimiz de olmalı elbet. Evinin içindeki kavgayı bitirememiş biri, başka kişilere örnek de olamaz yardım da edemez. Evinin içinde güven ve huzuru tesis etmemiş, herkesin hakkını güvence altına almamış bir ülkenin başkasına faydası olmaz/olamaz.

Şu kadarını söyleyelim ki; kardeşlik dilini ve hukukunu geliştirmek, milliyetçi, şoven ve ötekileştirici bir dili ve sistemi tesis etmekten çok daha kolay ve çok daha ucuzdur. Bu güne kadar ayrılıkçı ve savaşçı unsurları imhaya harcanan 750 milyar doların üçte biri, bu ayrılığın beslendiği bölgeye harcansaydı bu mücadele çoktan kazanılırdı. Sözüm ona ülke bütünlüğünü sağlamak ve milliyetçilik üzerinden ülkeyi korumaya ve bir arada tutmaya kullanılan milliyetçi, ırkçı ve ötekileştirci dilin yerine, kardeşlik, dostluk, ve inanç birlikteliği ortak paydasına harcansaydı yine kürdlerin önemli bir kısmı kardeşlik temelinde kazanılırdı. Hakeza dil, kültür ve eğitim alanında hakları teslim eden yasalar çıkarılsaydı, terörle mücadele yasalarını çıkarmaya gerek kalmazdı. Vadandaşın koluna girip dilini ve dinini konuşsaydık, bu gün bu vatandaş ABD’nin kucağına oturmazdı. Yani neresinden bakarsanız bakın kardeşlik ve adalet çabası en ucuz en kolay ve en sonuç alıcı yoldur.

Cumhuriyet ile birlikte on yıllarca arapçayı ve arapları aşağılayadurduk. Ders kitaplarımız bu hezeyanla dolu idi. Demirel’in, başını örtenler için “gidin Arabistan’a” sözü halen kulaklarımızda çınlıyor. “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” söylemi halen sokağın diline hakim ve muktedirler bu dile olabildiğince su taşıyorlar. Üstelik Osmanlı muktesebatı olan Arap’ları ve diğer halkları koruyamamış olmanın ve kurda kuşa yem bırakmış olmanın eleştirisini vermek gerekirken, bizdeki gibi onlarda da çıkan üç beş hain üzerinden Arap’ları ve dolaylı olarak İslam aleminin önemli bir unsurunu ötekileştirip aşağılarsanız, arkasından “Araplar bizi niye savunmuyor” deme hakkını da kaybedersiniz.

Hakeza İran’ı ve şiiliği rekabet kaygısı ve batılıların kışkırtması üzerinen şeytanlaştırırsanız, hamiliğine soyunduğumuz coğrafyaların üçte birini peşinen  kaybetmiş olursunuz. Bizim bu gün tarif etmekte güçlük çektiğimiz ve her şerrin başı ve müsebbibi olan ABD için “büyük şeytan”, Siyonist rejim için de “islam coğrafyasına yerleştirilmiş habis bir ur” demişti merhum İmam Humeyni kırk yıl önce. Ve sökülüp atılmadan bize huzur yok demişti.

Bu duruş ile birlikte bu coğrafyanın hamiliğine ve ağabeyliğne soyunursanız tökezlersiniz. Büyük olmanın bedeli de büyüktür elbet. Büyük olmanın kahrı da büyük olmalı. Milliyetçi bir gemi bizi ümmetçi  bir limana götürmez. Birden fazla kavimden müteşekkil iseniz ve başka kavimleri kolunuzun, kanadınızın altına almak istiyorsanız asla ama asla milliyetçi bir ideolojiye angaje olamazsınz.

Evet bu coğrafyanın, mağdur, mazlum ve mahrumlarının sizin hamiliğinize acilen ihtiyacı var ve bu iddianız çok değerli ve önemli. Ancak bunun altını, üstünü, sağını, solunu; en  önemlisi içini doldurmanız gerekir.

Bu süreç çok zor biliyorum. Bu iktidar bu alanda zaman zaman ciddi ilerlemeler sağlamadı da değil. Ama geriye irtidat ettiğimiz şu günlerde yine ve yeni bir atılım ile köklü değişim ve gelişimlere yelken açmalı. Aksi halde hepimiz Batılılara yem olmaktan kurtulamayız.