• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Malumunuz AK Parti İstanbul seçimini 30 bin farkla kazandı. CHP şiddetle itiraz etti. YSK itirazların bir kısmını red etti. Bir kısmını da kabul etti. Kabul edilen sandıklar ve ilçeler tekrar sayıldı. Fark 30 binden 13 bine indi. AK Parti çıldırdı. Tabi hemen akıllara AK Parti’nin seçimi etkileyecek hileler yapmış olacağı geldi. Öyle ya iktidar idi. Eli kolu uzun idi.

Sonra CHP İstanbul’un tamamının yeniden sayılmasını istedi. Eğer yeniden sayılırsa bu seçimi kesin kazanırım dedi. Tekrar sayılan %8’den kendisine 16 bin oy çıktığını haklı olarak referans gösterdi. Ancak YSK AK Parti’nin hışmına uğramak istemedi. Ve yeniden sayımı göze alamadı. Öyle ya! Bütün göstergeler olası tekrar sayımda AK Parti’nin 13 binlik öndeki farkının kapanacağı yönündeydi. Üstelik 13 bin oy, 10 milyonluk seçmeni açısından kıyaslanırsa örneğin 100 bin seçmenli Hatay için 130 oy mesabesindedir. Fark bu kadar küçükken deliller bu kadar somutken, tekrar sayımlar hep lehine sonuç getiriyorken, CHP itiraz etmeseydi de alnına kara bir leke mi çalsaydı. Demokrasi ve seçimleri bu kadar önceleyen bir CHP için bu intihar sayılırdı.

CHP tüm İstanbul’da sayımın tekrar yapılmasını YSK'ya kabul ettiremeyince başka deliller bulmaya yöneldi. Ve çok önemli bir delile ulaştı. Birçok sandıkta sandık başkanı ve sandık kurulu üyelerinin kanuna aykırı görevlendirildiğini tespit etti. Üstelik delilli ispatlı. Bunun inkar edilecek bir tarafı da yoktu.

Tabi kızılca kıyamet koptu. Seçime şaibe karışmıştı. Hem iktidarsın hem de bu gücünü kullanarak seçim kurullarını, kaymakamları ve valileri baskı altına alıp sandıkta başkan ve memur üye olarak görev alması kanuna aykırı adamları sandığa tayin edeceksin. Hem de üç beş değil 16 bin kişi…

 Tabi toplumun adalet duygusu zedelendi. Üstelik kanuna aykırı görevlendirilen sandıkların toplamında AK Parti’nin oyları çok daha fazla çıktı. İşte bu toplumsal kırılma içinde CHP YSK’ya itirazını götürdü. Tekrar sayılmayacaksa, seçimin İstanbul’da yenilenmesini istedi. AK Parti de bir iki ilçeye itiraz ettiyse de diğer usulsüzlükleri de ortaya çıkmasın diye itirazlarını geri çekti.

 Toplum günlerce YSK’nın alacağı kararı konuştu. Herkes kendince ve menfaatince görüş beyan etti. AK Parti karar aşamasında alenen ve basın yoluyla YSK üyelerini tehdit etti: “Eğer iptal kararı verirseniz Kızılay’a çıkamazsınız yüzünüze tükürürler.”

AK Parti’nin tehdit ve baskı diline rağmen YSK, 16 bin usulsüz sandık görevlisinin kanunsuz görevlendirilmiş olmasının AK Parti’nin 13 bin oyla kazandığı seçimde, sonucun CHP lehine değişebileceği ihtimaline binaen seçimi dörde karşı yedi oyla yenileme kararı aldı. Batı’dan çok büyük övgüler aldı bu karar. AK Parti’ye rağmen hukuk kazanmıştı.

Ve yine kızılca kıyamet koptu. AK Parti’liler YSK’ya verip veriştirdi. Öyle ki Parti başkanı YSK üyelerini tek tek isim vererek çetecilikle suçladı.

Doğrusu AK Parti bu tavrıyla zıvanadan çıkmıştır. Kabul edilir gibi değil. Lehine kararları hukuki sayıp aleyhine olanları çetecilikle değerlendirmek…

İlk on yılını FETÖ’yü büyütmeye, son beş yılını FETÖ ile mücadeleye veren/verecek olan AK Parti, kalan son beş yılında bu musibetlerden bir ders alıp gerekirse 13 bin oya muhtaç olabileceğini hesaplayıp aslına rücu edecek mi, yoksa onu güneşteki buz gibi eriten yeni ortaklarıyla yola devam mı edecek hep birlikte göreceğiz.