• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Son yıllarda yıkıldığını zan ettiğimiz “monşer” siyasetinin aslında “söz”de yıkıldığını, gerçekte ise sadece şekil değiştirdiğini müşahede ediyoruz.

Bir kere Türkiye`de yaşayan halkların tamamı on yılların getirdiği ezilmişlikle birlikte emperyalist Batı ve terörist israil`e karşı son derece tepkililer. Batı`ya ve israil`e karşı olmanın devlete ve rejime karşı olmayla eşdeğer tutulduğu dönemlerden geçtik. Bu nedenle son yıllarda devlet erkanının Batı`ya ve israil`e karşı sert söylemi halkta dehşet bir heyecan uyandırdı. Üzerine biraz milliyetçilik de serptiniz mi artık tadından doyulmaz oluyordu. Halkın biriken öfkesine tercüman olan bu sözler yıllarca halkın rengini de reyini de belirledi.

Ancak görüldü ki söz “sözde” kalıyor. Pratik ise neredeyse eski pratik.  Hemen hemen her meselede bu söylem-eylem çelişkisi tezahür edince; hatta “dün dündür bu gün bu gündür” sözü en yetkin ağızdan makul bir felsefe olarak öne sürülünce halkta yavaş yavaş “acaba”lar terennüm edilmeye başlandı.

 Başımıza çorap(çuval) örüldü. Fırtınalar çıkardık. Sonra yanlarına kâr kaldı.

Mavi Marmara`da 10 kardeşimiz hunharca katledildi. Kıyametler kopardık.  Abluka kalkacak, özür dilenecek, tazminat ödenecekti. Hiç biri olmadı. Ancak şimdilerde açlıktan ölmektense kahramanca şehid olmayı tercih eden Gazzeliler`in her gün 3-5`i işgalin bu yanında lastik yakıp toplandıkları için öldürülüyor. Ama bizde tık yok. Haber değerini bile kaybetti ilgisizliğimizden.

IŞİD`in kontrollerinde olduğunu anlayıncaya değin, ABD üç bir yanımızı mesken tutup etrafımızda yüzlerce üs kurdu. Vaveyla koparmamız karımız oldu.

Bize el sallaya sallaya bilmem kaç bin tır silah yığdılar elimizi sallasak değecek kadar yakın olan “öteki tarafımıza”. Biz bağırıp hakaret ettikçe günlük tır limitini artırdılar. Ama el-hak batılılar o güne değin devlet düzeyinde bu kadar ağır hakaret görmediler.

Afrin`e bir seçim öncesi ve ancak ABD`nin zımni onayı ile operasyon yapıldı. Karşılığında Kel Ali`nin adını Ali Kel olarak değiştirip “PYD” diye bir yapı icat ettiler. Bu yapıyı halen resmen ve alenen destekleyip Türkiye`ye de kabul ettirme çabasında. Biz yine iç kamuoyunu mest eden hamaset ve hakaret edebiyatı yapadurduk.

Münbiç`te ancak ABD`nin onayı ile sözde devriye geziyoruz.

ABD 15 Temmuz darbe girişimini alenen destekleyip organize ettiği en yetkin ağızdan defaatle söylendiği halde, Gülen halen krallar gibi ağırlanıp korunuyor. Biz “ver papazı al papazı” diye kendimizce pazarlık yapıyoruz.  Onlar ise bir tweetlik canımızın olduğunu adeta ispat edercesine bir tweet ile bizi %50 yoksullaştırdılar. Biz esip gürledik. Onlar ise ajan Papaz`ı bir Bad-ı Saba ile ve  “hokus pokus” ile  Süleyman`ın  tahtına  bindirip göz açıp kapayıncaya değin Oval Ofise indirdiler. Züleyha çok şaşkındı amma ne gelir elden. “Cin” ve “rüzgar” onlardan yana.

Biz bağırdıkça cezamızı artırıyorlar. Bakanlarımıza bile yasak koydular. Trump twwetin gücüne iman etmiş olacak ki tweet üzerinden Başkan Erdoğan`a yardımlarından ötürü teşekkür etti. Tabi tweete tweetle cevap verdik. “Adalet tecelli etmişti”. Allah yardım etti Papaz`a herhalde. Öyle ya biz darbeci Papaz`ı isterken onlar darbeyi destekleyen papazlarını istiyorlardı.  Sonuç ortada.

Halk “dik duruş” hatırına ve zarar etme pahasına dövizini bozarak destek verdi. Şimdilerde “bozarken bize mi sordunuz” şeklinde bir haklı tepki de alması olası.

“Davutoğlu politikaları” yüzünden Suriye`nin parçalanmasına büyük katkı sunduk. Şimdilerde bir arada tutmak için büyük bedeller ödeniyor.

Kısacası biz halk olarak çok bağırıp çağırdık. Ama hep onların dediği oldu.

Papaz`ın serbest kalmasının yaşatacağı büyük kırılma, Münbiç`e olası zımni anlaşma ile yapılacak operasyonla bertaraf edilip büyük bir desteğe de dönüştürülebilir pekala.

Yani “al Papaz`ı ver Papaz`ı” tutmadı. Ama “Al Kasım`ı ver Mart`ı” olacak gibi.