• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Yaklaşık altı yıl önce Siyonistlerin acımasız ambargo ve kuşatması altında olan Filistinlilere gıda ve insani yardım götürmek, ambargoyu kırmak amacıyla bir filo yola çıktı. Bu filoda değişik gemiler olmasına rağmen amiral gemisi Mavi Marmara oldu. Bu gemide onlarca ülkeden, değişik ırk ve inanca mensup aktivist bulunmaktaydı. Maalesef Mavi Marmara gemisi, uluslararası sularda Siyonistlerin barbarca saldırısına maruz kalmış, saldırı sonucu on Müslüman şehid olmuş ve onlarcası da yaralanmıştı.

Bu vahşet karşısında ümmet genelinde infial yaşanmış, yıllardır harekete geçmeyen sessiz yığınlar, körelmiş vicdanlar şehitlerin akan pak kanıyla harekete geçmiş, çorak topraklar hayat bulmaya başlamıştı. Türkiye hükümeti bu olay karşısında onurlu bir duruş sergilemiş, Siyonist israille ilişkileri koparmıştı. Türiye-israil ilişkilerinde Mavi Marmara olayı bir milat oldu. İlişkiler konuşulurken hep şu cümle telaffuz edildi. ‘Mavi Marmara öncesi, Mavi Marmara sonrası…`

Türkiye, ilişkilerin normalleşmesi için 3 şart öne sürdü.

1 - Özür

2 - Tazminat

3 - Gazze`ye yönelik abluka ve ambargonun sona ermesi

Şehit aileleri, yaralılar ve olaya müdahil olan kurum ve kuruluşlarca Türkiye ve dünyanın değişik yerlerindeki mahkemelerde israil aleyhinde onlarca dava açıldı. Bu davalardan korkan Siyonist çete reisleri israil dışına çıkmamaya, çıkarken de ülke seçimi yapmaya başladılar.

Geçen süre zarfında Siyonistler, tartışılacak bir biçimde özür diledi ve tazminat ödemeye razı oldu. Gazze`ye yönelik ambargo ve kuşatmada ise direndi. Suriye iç savaşının ümmeti bölmesi, Mısır askeri darbesi, Rusya ile uçak krizi, Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki sorunlar, Suriye iç savaşına bağlı olaylar dizisiyle Türkiye, Gazze ambargosu noktasında ısrarcı olmadı. Laf oyunu ve farklı entrikalarla Filistin halkı için istenilen kazanımlar elde edilemeden diplomatik ilişkiler tekrar canlandırıldı,  karşılıklı büyükelçiler atandı. Devletler düzeyinde gerçekleşen anlaşmadan sonra, mahkemelerde süren davaların da bir anlamı kalmadı savı işlendi.

Mavi Marmara davasının görüldüğü İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesindeki son duruşmada, mütalaasını açıklayan İstanbul Cumhuriyet Savcısı Hüseyin Arslan`ın “Türkiye ile İsrail Arasında Tazminata İlişkin Usul Anlaşması” gereği davanın düşürülmesi talebinde bulunmasıyla, davanın seyri belli olmaya başladı. 

Bundan sonra mahkemelerin vereceği karar ne olursa olsun, devletler düzeyindeki ilişkiler hangi seviyede olursa olsun, bize düşen Siyonist varlığın tanınmaması ve kabul edilmemesidir. Tüm şehitlerin, hasseten Mavi Marmara şehitlerinin pak kanlarına sahip çıkılarak yolları takip edilmelidir. 

İslam toprakları, Kudüs ve Mescid-i Aksa, Siyonist işgal altında olduğu müddetçe mücadeleye devam edilmelidir. Siyonistlerle ilişkilerin normalleşmesi diye bir durum söz konusu olamaz. Ancak normal ülkelerle normal ilişkiler kurulur ve sürdürülür. Siyonist israil ise normal bir yapı değildir. Tamamen işgalcidir ve işgalci olarak değerlendirilmeli,  öylece muamele görmelidir.  Bunun dışındaki tavır ve söylemler şehitlerin kanına ihanettir.