Bir arslanın komutasındaki tavşanlar ordusu mu, bir tavşanın komutasındaki arslanlar ordusu mu daha başarılı olur
Önümüzdeki hafta içerisinde ‘Başkanlık` için Anayasa değişiklik teklifi önergesi meclise gelecek. Ak Parti ve MHP`nin oylarıyla meclisten geçeceği öngörülüyor. Ak Parti, meclisten hangi sayıyla geçerse geçsin, referanduma götüreceklerini daha önce açıklamıştı.
Maalesef ülkeyi bu kadar ilgilendiren mesele sağlıklı bir şekilde konuşulmadı, tartışılamadı. Başkanlık sistemini isteyenler ve karşı çıkanlar neden tezlerini ortaya koyamadılar. Ülkenin bu sisteme ihtiyacı var mı, bu sistem ne getirecek ne götürecekten ziyade mesele şahıslar üzerinden kara bir propagandaya indirgendi. Tartışılan Başkanlık sistemi değil de Tayyip Erdoğan, başkan olsun mu olmasın mı oldu.
Gerek günümüze gerek tarihe bakıldığında halklar ve toplumlar, büyük atılım ve başarıları, bağımsızlık savaşlarını güçlü liderlerin yönetiminde gerçekleştirmişlerdir. Zayıf, silik lider ve idarecilerin yönetimi günü kurtarmadan öteye geçememiştir. Bir arslanın komutasındaki tavşanlar ordusu, bir tavşanın komutasındaki arslanlar ordusundan çok daha başarılı olabilir, sözü boşuna söylenmemiştir.
Gerek beşeri gerek ilahi davaların tümünde Sünnetullahın bu kaidesi geçerlidir. Cemaat, şura, meclis olsa da son sözü söyleyen bir mercinin bulunması kaçınılmazdır. İsim ve sıfatları Kral, padişah, halife, emirül müminin, imam, rehber, cumhurbaşkanı, başkan… olsa da işlevleri aynı olmuştur.
Yönetimin başında birbirine denk, rakip veya ikiden fazla yönetici bulunan yapılar ilerleyememiş, çatışma ve kaoslarla enerjilerini birbirleriyle heba etmişlerdir.
İkinci Dünya Savaşı`ndan galip çıkan Amerika, İngiltere, Rusya, Fransa gibi devletlerde başkanlık sistemi ihdas edilirken, mağlup olan ülkelerde ise başkanlık sistemi olmamış ya da izin verilmemiştir.
Türkiye cumhuriyetinin yönetimi de dizayn edilirken ülkenin başında iki başlılık esas alınmıştır. Halkın oylarıyla seçilen, icraatın başında Başbakan olmasına karşın; sorumluluğu olmayan cumhurbaşkanı, devlet başkanı olarak belirlenmiştir. Yetki ve sorumluluk denkliği gözetilmemiştir. Bu da krizlere, kayıplara sebebiyet vermiştir. Ki Necdet Sezer, MGK toplantısında dönemin Başbakan Ecevit`e anayasa kitapçığı fırlatarak ülkeyi perişan etmiştir. Amaç, halkın yönetimde etkin olmaması, halkı temsil eden Başbakanı, halkın seçmediği cumhurbaşkanını engellesin, böylece sistem yaşama ortamı bulabilsin.
İstenen, arzulanan, olması gereken; yönetimin şekli, idarecinin isim ve sıfatları ne olursa olsun, kanun ve uygulamaların adil, hakkaniyete uygun, halkın ve ümmetin maslahatlarına uygun olmasıdır. Yoksa isim halife de olsa, başkan da olsa sonuç değişmeyecektir. Hz. Ebubekir`in ismi de halife idi, Muaviye`nin de. Ömer b Abdulaziz de sultan idi, Yezid de…