Kahramanların yoluna değil; yolun kahramanlarına uymak
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan; Mısır, Tunus ve Libya`yı kapsayan gezisinin zamanlaması, karşılanması, görüşmeleri ve laiklik ile ilgili sarf ettiği sözlerle yurtiçi ve yurtdışında gündemin ilk sıralarını işgal etti.
Erdoğan`a gösterilen bu ilgi ve teveccüh bana yıllar önce dönemin İran Cumhurbaşkanı Haşimi Rafsancani`nin Türkiye`ye yaptığı ziyaret çerçevesinde gittiği Konya ve Şanlıurfa`da kendisine gösterilen ilgi ve sevgiyi hatırlattı. O dönemin tek sesli basın ve medyasına, ortada bir organize ve organizatör olmamasına rağmen binlerce Müslüman sokaklara dökülerek tekbir ve sloganlarla Rafsancani`yi karşılamışlardı. Yine iki yıl önce Ahmedi Necat`ın İstanbul gezisinde benzer sahneler yaşanmıştı. Cuma namazını kıldığı Sultan Ahmet`te izdiham yaşanmış, imamın defalarca anonsunun ardından salâvatlar kesilmiş ve ancak namaza durulabilmişti.
Bu sevgi ve teveccüh; Rafsancani`nin şahsından ziyade Türkiye halkının İslam Devrimine, İslami yönetime, Amerika ve siyonizm`e karşı İran`ın dik duruşundan kaynaklanmakta idi.
Erdoğan`a gösterilen bu sevgi ve teveccühün sebebinde de benzer gerekçeler yatmaktadır. Davos`ta ‘One Minute` çıkışı, Mavi Marmara Gemisi ve şehitlere sahip çıkma, siyonizme karşı dik durup Filistin halkına sahip çıkma, Tunus, Mısır, Libya ve Suriye halklarının yanında yer alıp diktatörlere karşı durmasıyla bu sevgi ve teveccühe mazhar oldu.
‘Laik, çağdaş, demokrat, ilerici` sloganlarıyla değil de ‘İslam`ın kurtarıcısı, Allah`ın azizi, emirel müminin` sloganlarıyla karşılanması da ortak payda olan İslam ve Müslümanlar arası vahdete olan iştiyak ve özlemin sonucudur.
Bu teveccüh ve sevginin nedenleri belli iken, Erdoğan Mısır`da bir tv. kanalına verdiği röportajda laikliğe methiyeler dizerek ‘laiklik dinsizlik değildir, laiklikten korkmayın, kişiler laik olmaz ama devletler laik olmalıdır` şeklinde açıklamalarda bulundu. Bu sözlerinin dil sürçmesi veya rastgele sözler olmadığı Libya`da yaptığı konuşmada da teyit ederek ‘farklı düşünen varsa beni ikna etmeli` sözleriyle adeta meydan okudu. Mısır İhvan Hareketi bu sözlere tepki göstererek Erdoğan`ı Mısır`ın içişlerine karışmakla suçladı.
Erdoğan, bu sözleri hangi maksat ve hangi misyonla söylemiş olursa olsun Allah indinde vebali büyüktür.
Bu sözlerle İslam dinini salt ahlaki kurallar ve Allah ile kul arasındaki ibadetlerle sınırlamak, yani Hıristiyanlaştırmak istiyor. “Dinsizlik değildir” dediği laikliğin Türkiyeli Müslümanlar olarak ne olduğunu ne olmadığının cumhuriyetin kuruluşundan günümüze kadar pratikte görüyoruz. Dünya Müslümanları da gayet iyi biliyor. Bilemedikleri bir nokta Türkiye sisteminin ne olduğudur. Bazı Müslümanlar Türkiye`nin hala hilafetle yönetildiğini zannetmektedirler. Afrika`nın bazı bölgelerinde Cuma namazlarında Osmanlı halifesi için hala dua edilmektedir. Kanun ve idarenin İslami olduğunu, bazı idarecilerin Batı ile dost olmalarından dolayı tam İslami bir hükümet olamadığını, Tayyip Erdoğan`ın işbaşına gelmesiyle de bu sorunun aşıldığını zannediliyor.
Onu karşılamaya gelenlere; Türkiye`nin laik olduğu, kanun ve yasaların İslam`la zıt olduğu, içkinin, zinanın, kumarın devlet eliyle yapıldığı ve vergilendirildiği, başörtüyle okullara gidilemediği, kamu kurumlarında çalışılamadığı, sırf bu yüzden Erdoğan`ın kızının ve gelininin Amerika`da okudukları, on iki yaşına kadar Kur`an eğitiminin yasak olduğu anlatılsa acaba nasıl bir tepki alınır, yine sevgi ve teveccüh gösterilir mi? Ki bu durumu zaman zaman dışarıdan gelen Müslüman yazar ve akademisyenlerle konuştuğumuzda hayretler içerisinde kalarak inanmakta zorluk çekiyorlar.
Bunun başlıca nedeni; Türkiye hakkında bilgi sahibi olmamaları ve Türkiye`yi Erdoğan`ın şahsında tanımaları ve değerlendirmeleridir. Çünkü; ülkelerindeki idareciler ne kadar dinsiz ve zalim olsalar da toplum İslam`dan uzaklaşmamış, Anayasa ve kanunları İslami kaynaklara dayandırılmıştır. 40 yıldır sosyalist Baas diktası altında yaşayan Suriye`de bile ceza hukuku, aile-miras hukuku İslami`dir. Sıradan devlet okullarında bile bizim imam hatip okullarından daha ağırlıklı ve nitelikli İslami müfredata sahiptir. Hama katliamı yapılırken bile sözde İslam âlimlerinden fetva alınarak yapıldı.
Erdoğan iyi bir hatip, iyi bir siyasetçi olabilir. Oyların yarısını hatta daha fazlasını da alabilir. Türkiye`yi modern bir ülke hatta süper güç de yapabilir. Halkların teveccühünü kazanarak dünya lideri de olabilir. Bu başarı ve gördüğü teveccühe bakarak laikliğin havarisi kesilirse kendisine karşı gösterilen teveccühü bulamaz, aksine kin ve nefretin odağı haline gelir. Kendisinin ve ülkesinin kazanımlarını bir anda heba eder, uhrevi vebali de bundan daha ağır olur.
Rahmetli Muhammed Hüseyin Fadlullah`ın bir kitabında açıkladığı üzere biz Müslümanlar “Kahramanların yoluna değil, yolun kahramanlarına” tabi olmalı, arkalarından gitmeliyiz. İslam ve Kur`an yolunda giden ve insanları buna çağıranlar kahramandır ve bu yolun kahramanları bizim için örnek ve gerçek liderlerdir.