• DOLAR 34.446
  • EURO 36.302
  • ALTIN 2836.87
  • ...

Her fikir ve düşünce, güç ve kuvvet kazanmak, kendini haklı ve güçlü göstermek, karşı tarafı etkilemek ve taraftar kazanmak ister.   Bu fıtrattan gelen bir duygu ve sünnetullahın bir gereğidir. Yapılan iş tarih boyunca farklı isimlerle adlandırılmış, günün imkân ve olanaklarına göre değişik yöntem ve araçlar kullanılmış olsa da amaç ve gaye, ulaşılmak istenen hedefler hep aynı olmuştur.  İknâ, cambazlık, kandırma, demagoji, siyaset, propaganda, psikolojik harp isimlerini alarak devam eden bu çalışma; ‘Algı Yönetimi` ismiyle günümüzde icra edilmektedir.

Dün şair ve şiir, tellal ve münadi, hikâye ve masal, türkü ve şarkıyla yapılan,  bugün çok daha geniş yelpazeli bir şekilde basın-medya, internet ve sosyal medyayla yapılmak istenmektedir.

Algı yönetimi, işgal ettiği topraklarda işgalci değil de kurtarıcı rolünde görülmek istenen Amerikan ordusu tarafından ortaya konmuş ve şöyle tanımlanmıştır:

‘İstihbarat sistemlerinin ve liderlerin resmi tahminleri, dış ilişkileri ve resmi eylemlerini etkilemenin yanında, toplumların duygularını, motivasyonlarını, etkilemek amacıyla yapılan yayınlar ya da seçilen bilgileri ve göstergeleri inkâr etme eylemidir. Algı, ‘bireyler tarafından hisleri sayesinde edindikleri bilgileri anlamak ve içinde bulundukları dünyaya düzen vermek için, seçme, organize etme ve yorumlama işlemidir.`

Algı yönetiminde yanıltma, kandırma, uydurma, gerçekleri gizleme, olmayan şeyleri varmış gibi gösterme vardır.  Korku, kaos ve fırsatçılık vardır.  İnsanların zaafiyetleri üzerinden emellerine uluşma vardır. Cambazlık ve sihirbazlık vardır. Kelimeler üzerinden insanları adeta hipnoz etme vardır.  Algı yönetimini yapan gerçeklerin farkındadır. Fakat kitleler gerçeğin farkında değildir. Gerçekleri öğrendiği zaman da artık iş işten geçmiştir. Bu yönüyle İslâmi literatürde kullanılan ‘tebliğ` işinden tamamen farklıdır.  Tebliğde hakikatler ve gerçekler vardır. Tebliğcinin fedakârlığı, ihlası ve takvası vardır. Para, menfaat, çıkar elde etme yoktur.

Algı yönetimi, ilk insan ve ilk peygamber babamız Hz Âdem ile başlamıştır.  Algı yönetimini İlk kullanan İblis, ilk kurban da babamız Hz. Âdem`dir. Şeytan,  babamız Âdemi cennette baki kalma yalanıyla ancak Allah`ın yasakladığı ağacı yemeye iknâ etmiştir. 

Algı yönetimi, tüm peygamberler ve İslâm davetçilerine karşı acımasızca kullanılmış, Peygamberimiz Hz. Muhammed aleyhisselam da bundan nasibini almıştır. Gece gizlice Kur`an dinlemeye gelen müşrikler, peygambere sihirbaz demekten geri kalmamışlardır. Hakikati örtmek için her türlü yalan ve iftiraya başvurmuşlardır. Kendi evlatlarını tanıdıkları kadar Peygamberi tanıyan Yahudiler, Peygamber, İslâm ve Müslümanlara karşı algı yönetimini mahir bir şekilde kullanmışlardır. Bu yalan ve iftiralar, Peygamber aleyhisselamı o derece rahatsız etmiş ki ellerini açıp Allah`a dua etmiş,  sahabeye dönerek ‘Yok mu beni Ka`b b. Eşreften (Yahudi şair) kurtaracak` diye şikâyet ve sitemde bulunmuştur.

Bu algı yönetimi zamanla sistemli bir hale gelmiş,  kurumsallaşmış, üniversitelerde ders olarak okutulmuş,  üzerine akademik çalışmalar yapılmaktadır.  Devasa bütçeli istihbarat örgütleri, siyaset kurumları, geniş bir kitleye hitap eden basın-medya, internet ve sosyal medya aracılığıyla kitleler koyun gibi güdülmektedir. Kitleler adeta hipnoz edilmekte, düşünemez, akledemez, sorgulayamaz hale getirilmektedir.

Ülkeleri işgal eden, katliamlar yapan, Müslümanların yeraltı ve yerüstü kaynaklarını kene gibi emen Amerika, İsrail, Avrupa; özgürlükçü, hümanist; vatanlarını, onurlarını ve dinlerini savunan Müslümanlar ise terörist olmakta.

Açılmak, saçılmak, her türlü mel`aneti yapmak medeniyet; örtünmek, ahlak ve hayâ ise gericilik olmakta.

İslâm ve Müslümanlara, kutsallarına hakaret ve küfür, fikir özgürlüğü sayılırken, siyonizmin yaptığı vahşetleri anlatmak antisemitizm sayılmakta.

Kendini halkın arasında patlatan solcu ve Pkk`liler kahraman ve şehit,  Kobani bahanesiyle pkk`nin Müslümanlara ve halka katliam yapması, Yasin Börü ve arkadaşlarını vahşice katletmesi serhıldan, Müslümanların evlerini, çocuklarını koruması ise terörizm…

Pkk ve sol örgütler, en merkezi noktalarda eylem yapar,  bir günde 14 polis, 17asker öldürür, şehirleri silah deposu yapar, en ağır silahları şehir merkezlerinde kullanır, günlerce şehirlerarası yolları kapatır, kimlik kontrolü yapar, haraç toplar, insanları kaçırarak sorgular, elektrik direklerine cesetlerini asar, belediyenin insan ve araç imkânlarını Pkk için seferber eder, kimse güvenlik zaafiyetinden, istihbarat eksikliğinden bahsetmez, devlete rağmen bunlar nasıl yapılıyor demez. Ama kendilerine karşı bir eylem olunca ‘katil devlet` naralarını atar, devlet desteği olmadan bu eylem gerçekleşemez diye kıyameti koparırlar.

Dünya genelinde Yahudi destekli batı basın ve medyası, coğrafyamızda ise Pkk-Hdp bu işi maalesef iyi yapmaktadır. Devlet dahi bu algı yönetme savaşında elindeki imkân ve olanaklarla aciz kalmakta,  yenik düşmektedir. 

Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Her gün, her saat bu tür algı operasyonlarına şahit olmaktayız. Bilelim ki bu işler öyle sanıldığı gibi kendiliğinden, tesadüfen gerçekleşmemektedir. Bunların hepsi en ince hesaplar yapılarak gerçekleştirilmektedir.

Allah u Teâlâ ümmeti bunların şerrinden muhafaza etsin, Firavun sihirbazlarının acze düştüğü yardımından bizi de nasiplendirsin.