• DOLAR 34.468
  • EURO 37.286
  • ALTIN 2995.421
  • ...

Ölü sayısının on binleri bulacağı tahmin ediliyor. Sular altında kalan ve harabeye dönmüş şehir görüntüleri, sahile vuran insan cesetleri adeta kıyamet sahnelerini andırmakta. İnsanlar ekran başında film izler gibi sular tarafından insanların, arabaların, evlerin yutulmasını; insanların sağa sola sola korku içerisinde kaçışlarını canlı canlı izledi.

Japonya Başbakanı, 2. Dünya savaşından sonra ülkenin karşı karşıya kaldığı en büyük felaket olarak açıkladı meydana gelen depremi.

Meydana gelen felaket büyük, 600 adet atom bombasına eşdeğer olan bir deprem ve ardından meydana gelen dev dalgalar... 6-7 şiddetindeki depremleri bile kimsenin burnu kanamadan, halk paniğe kapılmadan gündelik hayatlarına devam ederek atlatan Japonlar için; milyonlarca insanın aç, susuz kalmaları; telefon, elektrik, kesintilerinin olması Japonların hiç de alışık olmadığı sahnelerdir. Bunun yanında her an patlamaya hazır ve radyasyon sızıntısı olması durumunda zararları Japonya ile sınırlı kalmayacak, etkileri nesiller boyu devam edecek nükleer santralların durumu ortada..!

Esasında Japonya deprem kuşağında yer olması, dünyanın en büyük 3. Ekonomiye sahip olması; sanayi, teknoloji ve elektronikte gelmiş olduğu düzey sayesinde binalarını, şehirlerin altyapılarını büyük depremlere dayanıklı halde inşa etmişlerdi ki 9 şiddetinde olan depremden ziyade sarsıntı sonucu meydana gelen Tsunami can kaybına ve hasara neden oldu. Gel gör ki tedbirler, insanların eğitimli oluşu, insanların ölmesine, şehirlerin dev dalgalar tarafından yutulmasına engel olamadı.

Bu depremde de gördük ki insanoğlu çok acizdir. Allah`u Azimuşşan`ın gücü ve kuvveti karşısında bir hiçtir. Japonların ulaştığı teknik ve imkânları 9 şiddetindeki depreme karşı bir şey yapamıyor. Bir iki dakikalık dev dalgalar modern şehri içine alıp tarumar edebiliyor. “Dağlar yürütüldüğünde, güneş dürüldüğünde, denizler kaynadığında, yıldızlar döküldüğünde” hangi teknoloji, hangi tedbir bunun önünde durabilir?...

Elbette ki insanoğlu üzerine düşeni yapmalı, tedbirini almalıdır. Sünnetullahın nasıl işlediğini bilip yine sünnetullah çerçevesinde üzerine düşeni yapmalıdır. Deprem, Tsunami, yangın, sel, hastalıklar Allah`ın ayetlerinden birer ayettir. Deprem kuşağında derme çatma bina yapmak, dere yatağına konut yapmak, ateşe çıplak elle dokunmak sünnetullahı bilmemek ve aykırı davranmaktır. Tabi ki tedbir takdiri engellemez, kul üzerindeki vebali kaldırır.

Japonlar ve onların zihniyetine sahip olan maddeci anlayış sünnetullaha doğa kanunu adını verdiler. Kendilerine bunca nimeti, zenginliği bahşeden yaratıcıyı tanımadılar, göndermiş olduğu elçiye, vahye iman etmediler. Belki bunda Müslümanların da suçu, vebalı vardır. Bu insanlara daveti götürmediler, kendi hayatlarında, İslam`ı yaşamadılar. Ama her şeyi düşünen, tedbir alan Japonlar bu dünyanın bir sahibinin olduğunu, bunca nimeti gönderenin bunun karşılığında isteklerinin olduğunu da düşünmeleri gerekirdi. Bir Müslüman olarak insanların deprem, Tsunami, gibi felaketlerle ölmelerine sevinmeyiz. Hele hele bu insanların Allah`ı tanımadan ölmelerine hiç sevinmeyiz. Keşke Allah`a, Resul`üne ve Kur`an`a iman ederek ölseydiler. Bu şekilde ölmeleri günahlarına kefaret olabilirdi hatta şehadet mertebesine dahi uluşabilirlerdi.

Ama Japonlar iyi bir imtihan vermediler. Allah`ı, Resul`ünü tanımamakla kalmadılar, O`nun ve Resul`ünün düşmanlarının safında yer aldılar. Mazlumlara karşı zalimi desteklediler.

Amerika ve Batı dünyasının emperyalist politikalarını destekledi Japonya. İslam coğrafyasının işgal ve talan politikalarını destekledi. Irak`ta, Afganistan`da Müslümanların karşısında saf tuttu. Halbuki aynı Amerika 60 sene önce yüzbinlerce insanını öldürmüş, iki önemli şehrine (Hiroşima ve Nagasaki) attığı atom bombalarıyla içindekilerle beraber küle çevirmişti. Birkaç dakika içerisinde 300 bin insan neredeyse buharlaşmıştı. Yüzbinlerce insanın maruz kaldığı radyasyonun etkisiyle halen ölü sakat ve ucube biçimde doğumlar gerçekleşmektedir.

İşte Japonya kendisine karşı adeta soykırım uygulayan Amerika`ya kendi topraklarında üsler vermekte, binlerce askerini topraklarında barındırmaktadır. Sahip olduğu zenginlik ve maddi güce rağmen onurlu bir davranış sergilemedi.

Allahü Teala insanoğlunu başıboş yaratmamıştır. Her ne kadar bu dünya ceza-mükafat diyarı olmasa da ibret olsun diye insanları bu dünyada da cezalandırmaktadır. Bazen bir depremle, bazen bir selle, bazen bir zalimin eliyle cezalandırmaktadır. Tabi ki Müslümanlar kendi üzerlerine düşeni yaparsa onların elleriyle düşmanlarını cezalandırır.

Ümit ve temennimiz bu tür felaketlerin tüm insanlık için ibret olmasıdır. Ki, iman sahibi mü`minlerin Allah`ın gücü karşısında imanları artsın; Allah`a inanmayanlar ise güvendikleri tedbirlerin bir anlam ifade etmediğini, Allah`ın gücü ve azabından onları hiçbir gücün kurtaramayacağını anlayıp Allah`a iman etsinler.