• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Kaset ve belaltı vuruşlarıyla, tehdit ve şantajlarıyla, sert söylem ve garip ittifaklarıyla bir yerel seçimi daha geride bıraktık. Geride bırakmasına bıraktık ama sonuçları ve yansımalarıyla gündemi epeyce bir meşgul edecek gibi görünüyor. Bakış açısına, yenilgi ve mağlubiyete getirilen tanımlamalarla en çok oyu alan da, en az oyu alan da, oyunu düşüren de oyunu yükselten de hepsi ‘biz kazandık` diyor.

Türkiye, kuruluş, sistem ve yöneten ve yönetilen sınıfların ilişkileri açısından normal bir ülke değil. Bundan dolayı tüm seçimleri anormal ve olağanüstü geçer. Seçim öncesi gerilen ülke, her seçime farklı manalar ve anlamlarla katılır. Son yerel seçime de ‘ölüm kalım savaşı, istiklal mücadelesi` diyenden tutun da düne kadar düşman oldukları partiler için kapı kapı oy toplayanlara; kendileri kazanınca ‘demokrasi kazandı, halkın iradesine saygı duyulmalı` derken; kazanmayınca da ‘oylarımız çalındı, hile yapıldı, demokrasi salt sandıktan ibaret değil` diyerek ikiyüzlü davrananlara kadar her türlüsüne rastlanmaktadır. 

Bu gariplik sadece Türkiye`ye has bir durum değildir. İslam ülkelerinin tümünde maalesef bu gariplik ve tezat görülmektedir. Düşman, İslam ülkelerinden fiili işgali sona erdirseler de buralardan tam anlamıyla çekilmedi, geleceklerini belirleme hakkını vermedi, seçimlerine razı olmadı. Bu topraklardan çekilirken kendilerine bağlı, çıkarlarına hizmet edecek o halktan yöneticiler ve seçkin zümreler oluşturdular.  Bunların ismi Kemal, İsmet, Abdullah olsa da bunlar zihnen, bedenen ve icraatlarıyla işgalcilerin hizmet eridirler. Kendisi de karanlık dünyanın bir figüranı olan Tuncay Güney, en son katıldığı bir televizyon programında içimizdeki ajanları şöyle tanımlıyor: ‘…Siz Türkiye`de adı Robert olan, Simon olan, David olan MOSSAD ajanı arıyorsanız çok yanılıyorsunuz. Türkiye`de MOSSAD ve CIA ajanı olanlarının adı Hacı Murat abi, Sofi Kemal abi, Derviş Kemal gibidir. Bunların hepsi de Türkiye`de doğmuş ajanlardır…` Buna benzer bir açıklamayı da Irak Kürdistanı`nda yaşayan bir dostumdan dinlemiştim. Kendisine Kürdistan`daki Mossad ve CIA`nın gücünden ve basında zaman zaman çıkan haberlerin ne kadar olduğunu sormuştum. Dostum gülerek ‘Türkiye, NATO ülkesi ve Amerika`nın müttefikidir. İstanbul`da gezsen dolaşsan Mossad ve CIA ajanlarına rastlar mısın, elbette rastlamazsın. Bizim orası da aynen öyle…`

Düşmanlar, ajanlaştırılan ve halka model olarak sunulan bu yönetici ve zümreler aracılığıyla Müslüman halkı dönüştürmeye, inanç ve kültürlerinden koparılarak kendilerine benzetmeye çalıştılar. Yönetici sınıfı ve mevcut sistemi halka karşı koruma altına aldılar. Yıpranan, deşifre olan, son kullanma tarihleri geçenleri de paçavra gibi atıp yerine yenilerini tedavüle soktular. Bunun değişmemesi ve halkın işbaşına gelmemesi için ekonomik, siyasi, askeri tedbirler aldılar. Medya ve basınlarıyla bunu muhkemleştirdiler. Zaman zaman hesapta olmayan gelişmeler, raydan sapmalar karşısında yerine göre dolaylı yerine göre direk devreye girerek gidişata müdahale ettiler. Bunun en son örnekleri Mısır`da Müslüman halkın oylarıyla işbaşına gelmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ve yönetiminin başına gelenlerdir. Türkiye`de birbirini izleyen askeri darbeler, son seçimde Başbakan Tayyip Erdoğan`a karşı yürütülen kara propaganda ve HÜDA PAR`a karşı yürütülen üstü kapalı ambargo ve savaştır.  

HÜDA PAR, bütün olumsuz şartlar ve girdiği ilk seçim olmasına rağmen aldığı oylar küçümsenemez, gücü ve etkinliği bu oylarla ölçülmemeli.  Sonuçta her şey sünnetullah çerçevesinde cereyan etmektedir. Bir fert bir halk, bir anda olumlu ya da olumsuz değişmez.  Bir anda kemale ulaşamaz. Ne kadar ihlaslı, çalışkan ve zeki de olsan bir ağacın meyve vermesi için bazı evrelere ve zamana ihtiyaç vardır. Salih bir neslin yetişmesi için Allahu Teâlâ`nın ‘ol` demesi yeterli iken, israiloğullarını kırk yıl boyunca çöllerde dolaştırmıştır. HÜDA PAR`ın aldığı her oy bir tohum olup toprağa serpildi. Eğer tohumlarına sahip çıkar, sular, kuşlara yem etmez, çıkan fideleri mahir bahçıvan Zekeriyya misali büyütürse gelecek inşaallah HÜDA PAR ve ilkelerinin olacaktır.

Ne mutlu Zekeriyya misali bahçıvan olanlara…