İntifadaları selamlarken
Siyonist işgal altındaki Filistin toprakları ve ümmet için tarihi bir öneme sahip olan Birinci İntifada`nın yıldönümünü idrak ediyoruz. 7 Aralık 1987 akşamı Cibaliya`da siyonistlere ait bir kamyonetin Filistinli bir grubun arasına kasıtlı olarak girmesi ve dört kişinin şehid edilmesini protesto eylemiyle İntifada ateşi yakıldı.
Binden fazla şehit, on binlerce yaralı ve 120.000`den fazla tutuklanmanın gerçekleştiği altı yıllık birinci intifada, Filistinlilerin kayıplarıyla kıyaslanmayacak derecede kazanımları oldu. Hür türlü baskı, sindirme, kıyım ve katliamlara rağmen intifada ateşi giderek alevlendi. İslami hareketin öncülüğünde gerçekleşen kıyamın nelere kadir olduğu görüldü. İnsanların kendilerine olan özgüvenleri oluştu. İnsanlar; eldeki taş ve sapanla çağın en güçlü ordularının nasıl dize geldiği, hakka inanmış, şehadeti göze almışların tarihin akışını nasıl değiştirebildiklerini kendi gözleriyle gördüler. Özgürlük ve işgali sona erdirecek faktörün teslimiyet ve müzakereler değil ancak direnişle olacağı görüldü. En büyük güç ve silahın Amerika, Rusya`ya dayanma değil, Allah`a dayanmanın en büyük güç ve silah olduğu, yenilemez, geri adım attırılamaz denilen siyonistlerin tavşanlar gibi silahlarını bırakıp kaçtıkları görüldü.
Birinci İntifada boyunca 100 işgalci israilli ve 60 siyonist askeri öldürüldü, 3100 tanesi de yaralandı. Ekonomik olarak milyarlarca dolar kayıp yaşanırken siyonist işgalciler için hayat tam anlamıyla kâbus oldu.
Burada verilen direniş ve dökülen şehit kanların tesiri sadece Filistin topraklarıyla sınırlı kalmadı. Dalga dalga İslam coğrafyasını etkiledi ve ümmetin uyanışına vesile oldu. Müslümanlar, dünyanın dört bir tarafında Filistinli Müslümanların teslimiyetlerini, kahramanlıklarını ve şehitlerini konuşur hale geldi. Şeyh Ahmet Yasin`i, Abdulaziz Rantisi ve diğer şehitleri çocuklar dahi tanır hale geldi. Şehadet, direniş, zindan Müslümanların aşina olduğu kelimeler oldu. ‘İntifada` kelimesi artık uluslararası anlamı bilinen marka bir isim oldu. Her şehit haberi sonrası ümmet genelinde siyonizm karşıtı kitlesel gösteri ve protestolarla cevap verildi. Gazze ambargosuna karşılık büyük yardım kampanyaları düzenlendi. Yahudi malları boykot edildi. Müslümanlar, kardeş ve tek bir ümmet olduklarının şuuruna vardı. Ümmet; hiçbir meselede olmadığı gibi Kudüs ve Filistin konusunda Şii`siyle Sünni`siyle, Kürt`üyle, Türk`üyle ve Arap`ıyla birbirine kenetlendi. Gazze ambargosunu kırmak için yola çıkan Mavi Marmara Gemisi`nin saldırıya uğramasıyla şehitler verildi. Bu şehitlerin kanının bereketi ümmeti ayağa kaldırdı. Türkiye hükümeti bu saldırı karşısında tazminat, Gazze ambargosunun kaldırılması ve özür dilemeyi şart koşarak onurlu bir adım attı. Siyonistler, kuruluşundan bu yana en sadık hizmetkârları olan Türkiye`yi kaybetti.
İntifada sadece Filistin`de olmadı ve etkileri Filistin topraklarıyla sınırlı kalmadı. Filistin merkezli ümmetin bir intifadası oldu. Küfür ve siyonizmi destekleyenler açısından da öyle oldu. Amerika, Batı dünyası ve siyonizmi destekleyen devletler ve güçler de bir tarafıyla bu savaşın içinde yer aldı. Kimi silahıyla, kimi parasıyla kimi medyasıyla kimi diplomasisiyle siyonistleri destekledi. Kısacası Kudüs ve Filistin merkezli bir iman-küfür, zalim-mazlum, Hak-batıl savaşı yaşandı.
Bugün ümmet olarak salt bir bölgede veya salt ekonomik, siyasi, kültürel intifadalar dertlerimize ve acılarımıza merhem olmayacaktır. Ümmet olarak her tarafta işgal, kıyım, baskı ve tehlikelerle karşı karşıyayız. Kimi yerde canımıza, kimi yerde topraklarımıza ve mallarımıza, kimi yerde inancımıza ve onurumuza, kimi yerde ahlaki değer ve kültürümüze en acımasız saldırılar yapılmaktadır. Kimi yerde ise bu saldırıların hepsini beraber yaşamaktayız. Salt küçük bir coğrafyada gerçekleşin intifada (diriliş, direniş, irkilme, kendine gelme) böylesine etkiler meydana getiriyorsa ümmet genelinde veya daha geniş alan ve coğrafyalarda gerçekleşen intifadalar neler yapmaz ki?