• DOLAR 34.538
  • EURO 37.286
  • ALTIN 2998.585
  • ...

Sahte içkinin ahlakî olmadığı, insanların ölümüne sebebiyet verdiği, ülke turizmine ve prestijine darbe vurduğudan dem vuruldu. Harekete geçen polisin tesbit ettiği sahte içki atölyelerine yapılan baskınlar, mahkemelere sevkedilen ve tutuklanan onlarca insanın görüntüleri haber merkezlerine servis edildi.

Uzmanlar, sahte içkinin gerçeğinden nasıl ayırt edileceğiyle ilgili püf noktaları en ince ayrıntılarına kadar uygulamalı olarak anlattılar.

Birileri çıkıp da “Yahu içkinin sahtesi öldürüyor da gerçeği öldürmüyor mu?” demedi veya diyemedi.

Evet, içkinin sahtesi de, taklidi de, gerçeği de, orijinali de, kalitelisi de öldürüyor. Hatta gerçeği, daha fazla öldürüyor. Sahtesinden dört kişi öydüyse, gerçeğinden birlerce, onbinlercesi ölüyor, öldürtüyor.

Dünya Sağlık Örgütü`nün verilerine göre alkollü içkilerin neden olduğu hastalık ve kazalar nedeniyle her yıl iki buçuk milyon insan ölmektedir. Bu rakam dünyadaki toplam ölümlerin yüzde 3,8`ini oluşturmaktadır. Dört kişi nerede, iki buçuk milyon insan nerede? Bu rakam sadece ölümler, maddi kayıplar ve bu ölümlerden etkilenen insanlar, yıkılan aileler, dul-yetimler, yaşanan trajediler ve toplumda oluşturduğu maddi-manevi yıkımlar ayrı…

İçkinin zararlarına binaen dinimiz İslam, içkinin her türlüsünü zararlı olarak tarif etmiş ve kesin bir şekilde haram kılmıştır. Peygamberimiz (a.s.) içkiyi “Kötülüklerin anası” olarak tarif etmiştir. Bir yerde içki varsa kötülüklerin yaygınlaşması, cinayetlerin olması, münkeratın ve isyanın çoğalması kadar doğal ve tabii bir durum olamaz. İçkinin azalması ve ortadan kalkmasıyla da toplumdaki münkeratlar o oranda azalmıştır. Bunun içindir ki bir toplumu ifsad etmek isteyen şer güçler o toplumun fertlerini içkiye müptela etmişlerdir.

İçkiyi kendi düşünce ve sistemlerinin sembolü ve sigortası olarak görmüşlerdir. Türkiye`de içki; Laikliğin bir sembolü olarak görülmüş, ne zaman içkiye yönelik bir yasaklama ve sınırlama getirilmeye çalışılmışsa “laiklik elden gidiyor, şeriat gelecek” yaygaraları koparılmıştır. Danıştay`ın, içki satışına yönelik sınırlama getiren yasanın yürütmesini durdurma kararı almasını bu minvalde görmek lazımdır. Ki geçmişte Refah-Yol hükümetinin başbakanı merhum Necmettin Erbakan`ın verdiği bir akşam yemeğinde dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı`nın emir erine dışardan rakı aldırtıp içmesi olayı “Laikliğin kurtarılması” olarak malum basında yer almıştı.

Toplumlarının refah ve huzurunu, iki dünya saadetini isteyenler; içkiye karşı savaş başlatmışlardır. İçki, zararlı olarak tarif edilmiş, imalatı ve satışı yasaklanmış ve içenleri men etme yoluna gitmişlerdir. İçkiye alışan fert ve toplumlar bu meretten kolay kolay kurtulamamışlardır. Sahip olduğu özelliklerden dolayı insanları kendine bağımlı hale getirmekte, elde edilmesi için insanları olmadık yollara sevk edebilmektedir.

İslam dini, büyük günahlardan olan ‘şirki, katli, zinayı, kumarı, hırsızlığı` bir anda haram kabul ederek men etmişken içkiyi tedrici olarak haram kılmıştır. Bu da içkinin insanda alışkanlık ve bağımlılık yaptığını, alışkanlıkların bir anda değil, zamana yayılan bir tedaviyle mümkün olabileceğini göstermektedir. Bu hikmet iyi anlaşılmalıdır.

Toplumların ve insan neslinin düşmanı, ‘kötülüklerin anası` olan içki her alanda yasaklanarak kökü kurutulmalıdır. Buna müptela olmuşların da maddi ve manevi yolla tedavi edilmesi gerekir. Yoksa toplumda huzur, emniyet ve güvenden söz edilemez…