İttihadımız, bütün silah ve oyunlardan daha güçlüdür
Siyonist israil rejimi, ABD ile ortaklaşa yürüttüğü soykırım ve katliamlarını Gazze’den sonra Lübnan’a kaydırdı.
Artık Lübnan’da katledilen insan ve yıkılan bina sayısı Gazze’dekinin önüne geçti.
İşgal rejimi, aynı anda birçok cephede birden savaşamayacağını çok iyi biliyor.
Aksa Tufanında, iki gün boyunca başına nelerin geldiğini dahi anlayamadı. ABD ve diğer Batılı ülkelerin desteği olmasaydı yıkılması an meselesiydi. Her zaman olduğu ABD ve bütün Batılı devletler yardımına koştu. Devlet başkanları, üste düzey yetkililer anında işgal altındaki Filistin’e koşarak maddi ve psikolojik destek sundular.
İşgal rejiminin sürekli başvurduğu iki taktik var.
1-Müslümanları bölmek, aynı cephede birden fazla aktörle savaşmak yerine birer birer savaşmak…
Siyonist ordu, uzun süren yıpratıcı savaşlarda hep yenilgi almıştır. Uzun süreli kara çatışmalarında başarı şansı sıfırdır. Bu da Yahudilerin karakterinden kaynaklanmaktadır. Onlar ancak kalelerde, siper ve duvarların arkasında savaşırlar.
Siyonist işgal rejimi, insanlığa şunu demektedir.
‘Sizinle işim yok. Ben Müslümanlarla savaşıyorum…
Müslümanlara, sizinle işim yok. Ben Araplarla savaşıyorum…
Araplara, sizinle işim yok, ben Filistinlilerle savaşıyorum…
Filistinlilere, sizinle işim yok, ben HAMAS ile savaşıyorum. Çünkü onlar teröristtir..
Lübnanlılara, ben sizinle değil, Hizbullah ve Nasrallah’la savaşıyorum… sizinle işim yok.. ’
Böylece cepheleri bölmekte, küçültmekte ve bunları parça parça ve sırasıyla yutmaktadır.
İşte bir yıldır Gazze ile savaşıyor. Gazze’den sonra Lübnan’a yöneldi.
Bundan sonra sıra Ürdün’e, Suriye, Mısır ve Türkiye’ye gelecek. Müslüman ülkeler de kurbanlık koyun gibi sıranın kendilerine gelmesini izlemekteler.
2- Elindeki teknolojik üstün ateş gücünü en üst düzeyde kullanarak karşısındaki gücü felç etmek ve teslime zorlamak.
1967 Arap-israil savaşında, bütün Arap ülkelerince desteklenen Mısır, Ürdün, Suriye ordularını altı günde ağır bir yenilgiye uğratarak teslime zorladı.
Bu altı günde öncelikli olarak Mısır Hava Kuvvetlerini yerde iken imha etti. Ardından Suriye ve Ürdün hava kuvvetlerine yöneldi. Hava kuvvetlerinden yoksun Arap orduları sahada fazla bir şey yapamadılar. Büyük kayıplar verince savaşı sürdürme imkanları kalmadı ve teslim olmak zorunda kaldılar.
Bugün de aynı şeyi yapmaktadır.
Gazze’ye yönelik havadan ve karadan çok ağır bir saldırı başlattı. Bir yıldır kullandığı bomba miktarı Hiroşima’ya atılan 6 tane atom bombasına eşdeğerdir.
Gazzeli mücahitler, Gazze’nin altına tüneller kazarak bu hamleyi boşa çıkardı. Kendilerini bu tünellerde muhafaza etmeyi başardılar.
Aynı hamle Lübnan’a karşı uygulanmaktadır.
Çok ağır bombardımanlarla Hizbullah’ın lider kadrosunu, emir-komuta zincirini ve silah depolarını ortadan kaldırarak teslim almaya zorlamaktadır.
Cuma günü akşam vakitlerinde tarihin en ağır bombardımanlarından birini Beyrut’a yaptı. Saldırının hedefi Hasan Nasrullah idi. Nasrullah da olsa meskûn bölgelerde bu türden bombardıman yapmak savaş suçudur. Savaşın bile bir ahlakı bir kuralı vardır. Siyonistlerde ahlak ne gezer.
Bunun çözümü, Müslümanların birlik ve ittihadıdır. Birlikten, kardeşlikten daha güçlü bir silah yoktur.
İman’dan daha güçlü bir silah icat edilmemiş ve edilmeyecektir. Allah, en büyüktür, en güçlüdür.
Gazze ne ise Beyrut da odur. Beyrut ne ise İstanbul, Diyarbakır. Ankara, Umman, Bağdat, Kahire, Tahran, Şam İslamabad da odur.
Gün, kan gütme, haklı-haksız geçmişteki defterleri açma, birbirimizden intikam alma günü değildir.
Kardeşlik ruhuyla ancak siyonist israil ve onun suç ortağı ABD’nin oyun ve hilelerini, teknoloji ve ateş gücünü etkisiz hale getirebiliriz.
Yoksa Allah muhafaza birer birer gideceğiz.