‘Ah sırtım, ah sırtım’
Halk arasında darb-ı mesel olarak anlatılır.
Adamın biri varmış. Onu dövenler, başına, ayaklarına, karnına, ellerine, vücudunun neresine vurursa vursunlar hep ‘ah sırtım’ diye feryat edermiş.
Bunu görenler dayanamayarak ona sormuşlar.
Neden her darbeden sonra ‘ah sırtım’ diyorsun.
Adam, şu ibretlik cevabı verir.
‘Eğer benim sırtım (arkamdaki güç ve kuvvet) sağlam olsaydı bunlar benim başıma ve vücudumun diğer uzuvlarına vuramazlardı.’
Bugünkü Gazze ve ümmetin genel durumu tam da bunu anlatıyor.
Gazze, neredeyse bir yıldır acımasızca bombalanıyor, yakılıyor, yıkılıyor, Filistinli kardeşlerimiz soykırıma uğruyor.
Siyonist işgal rejimi kudurmuşçasına, İran’a, Suriye’ye, Yemen’e, Lübnan’a saldırıyor. En azizlerimizi kendi topraklarımızda, evlerimizde şehit ediyor. Üstüne üstlük, yeni tehditler savurmaktan da geri kalmıyor.
Bütün dünya bu zulüm ve talanı bitirecek somut adımları atmaktan aciz bir halde izliyor…
Bu zulme en fazla karşı çıkanlar da bu zulmün durdurulması için ‘uluslararası kamuoyuna’ çağrıda bulunmaktan başka bir şey yapmıyor.
Uluslararası kamuoyu dediğimiz, bu zulme destek veren ABD, İngiltere, Fransa, Almanya ve diğer emperyalist ülkeler…
Kudurmuş siyonist işgal rejiminin tasmasını elinde tutan ve onu habire saldırtan sahiplerine bu zulmü durdurmasını, arabulucu ve hakem olmasını istiyoruz. Kimin tasması kimin elinde orası da ayrıca tartışılır.
Zalimden medet beklemek, adalet ve hakkaniyet beklemek zulmün en büyüğüdür, hakka yapılan büyük haksızlıktır.
Suçlu, katil, asla hâkim olamaz.
İşte her dayak yiyen adamın ‘ah sırtım’ diye feryat etmesi gibi bizim de esas problemimiz birlik ve beraberliğimizin olmamasıdır
Düşman güçlü olabilir, ama birliğimizden daha güçlü değildir.
57 ülke üyesi bulunan ve kuruluş amacı Kudüs’ü özgürlüğüne kavuşturmak olan İslam İş birliği Teşkilatı nerede? Niçin görevini yapmıyor?
22 devletin üye olduğu Arap Birliği nerede?
Nerede Arap halklarının onur, şeref ve haysiyeti…
Ebu Cehil, bugün sağ olsaydı inanıyorum ki bu zilleti kabul etmezdi.
Bedir Savaşında can çekişirken dahi onun kafasını kesmeye gelen İbn-i Mesud’a ‘kafamı gövdeme yakın kes ki kafam büyük gözüksün’ diyerek nasıl bir asabiyete sahip olduğunu göstermiştir.
İslam İş birliği Teşkilatı, BM’den sonra dünyanın en büyük nüfusunu barındıran birliktir.
Ekonomik alanda kurulan D-8 Ekonomik İş birliği Teşkilatı neden toplanmıyor, siyonist rejime destek veren marka ve şirketlere alternatif üretilemiyor?
Bizi sömüren kapitalist sisteme ve çarkına karşı neden harekete geçmiyor?
Nüfus, ekonomi, yeraltı ve yerüstü kaynakları, nükleer silah dahil her türlü konvansiyel silaha sahip olan, dünyanın en stratejik bölgelerinin hâkimi olan 57 İslam ülkesi, birlik ve beraberliğini sağlaması durumunda dünyada karşısında duracak hiçbir güç yoktur.
Hele hele iman ve kardeşlik silahıyla donanması durumunda madden ve manen dünyanın hâkimi olacaktır.
Kudüs’ü kurtarmak için yeni oluşum ve paktlara ihtiyaç yoktur. Var olan paktların aktif hale getirilmesi yeterlidir. Üye bütün ülkeler olmasa da dörtte biri, beşte biri, hatta onda birinin birlikteliği dahi düşmanın korkulu rüyası olacak, birçok şeytani planı akim bırakacaktır.
Başımıza gelen ne olursa olsun biz de her daim ‘birlik, ittihat, vahdet’ demeye devam edeceğiz. Bunun dışında çare, çözüm ve derman yoktur, biline…