Zulüm ile abad olunmaz…
Devletleri, sistemleri, yapıları ayakta tutan, güç ve kuvvet değil, adalettir.
Güçlü olan haklı değil haklı olan güçlüdür.
Zalimler belli bir süre zulümlerini devam ettirseler de bu ebedi değildir.
Zulüm ile kimse abad olmamıştır. Zulüm ile abad olanın akıbeti berbat olur…
Allah Teâlâ zalimleri sevmez. Allah’ın sevmediği bir fiili ve bu fiili yapanlar, ayakta kalamaz.
Allah bir zalimi başka zalimin eliyle de olsa yıkar, intikamını alır.
Peygamber Aleyhisselam, ‘Küfür devam eder ama zulüm devam etmez’ diye buyurmuştur.
Tarih ve günümüz buna şahittir.
Nice zalim ve diktatör, maddi noktada en güçlü olduğu dönemlerde tepetaklak olmuşlardır.
Sırtını siyonist israil, Hindistan ve Müslümanların düşmanlarına dayayarak İslam’a ve Müslümanlara savaş açan, Cemaat-ı İslami liderlerini idam ettiren, 15 yıldır Bangladeş’i istibdat ile idare etmeye çalışan Şeyh Hasina, onca güç ve kuvvetine rağmen ülkesinden kaçmak zorunda kaldı.
Ülkesinin geleceğini, halkının menfaat ve çıkarları yerine efendilerinin emrini yerine getirenlerin akıbeti hep böyle olmuştur. Kendi halkları dahi onları unutur, tarihin çöplüğündeki yerlerini alırlar.
Temennimiz, giden zalimin yerine dış güçlerin desteklediği başka bir zalimin değil, adil ve halkın istediği bir yönetim ve yöneticilerin işbaşına gelmesidir.
Bu zalimlerin akıbetinden ders alınmadığı için yeni zalimler ortaya çıkmaktadır.
İşte günümüzün en büyük zalimlerinden siyonist işgal rejimi tarihten hiç de ders almamaktadır.
ABD ve diğer Batı ülkelerinden aldığı sınırsız destekle ayakta kalacağını zannediyor.
Kadın, çocuk öldürmekle, istediği ülkeyi bombalamakla, suikast düzenleyerek sistemini devam ettireceği zehabına kapılıyor.
Sadece dört bir tarafındaki halk ve devletlerle değil, ikinci, üçüncü halkadaki devlet ve haklarla da düşman.
Mısır, sadece Sisi’den ibaret değil. Ürdün, Kral Abdullah ve avenesinden ibaret değil. Yakın zamanda bu ülkelerde nasıl bir gelişme olacağını kimse kestiremez.
Bu ülkelerin halkı, askeri, hayvanı, dağı, taşı, tümü Siyonistlerden zulüm görmüşler. Kendi içinde topraklarını işgal ettiği Filistin halkıyla düşman…
Yaptığı zulüm, katliam ve işgallerle bütün insanlığın gönlünde kendisine karşı kin ve nefret tohumları ekti. Bu tohumları yeni zulüm ve katliamlarla suladı, besledi, büyüttü.
Dışardan destek almazsa 24 saat ayakta kalamayacağını Aksa Tufanı ile gördük.
Şehit Heniyye, suikastına İran’ın yapacağı misillemeyi bertaraf etmek için ABD, İngiltere, Almanya Fransa ve yerli işbirlikçileri bütün imkanlarını seferber etmişler.
Buna rağmen güvende değiller… Yok olmak sendromundan kurtulamıyorlar. Çünkü işgalcidir, zalimdir, hırsızdır, katildir…. Bunu kendisi de biliyor. Bir çocuğun bağırması, bir slogan atması; paniklemesine ve korkmasına yetiyor. Bu, suçluluk psikolojisidir.
ABD’nin desteği ilelebet değildir. ABD de diğer zalimler gibi yok olmaya mahkumdur.
İşte o zaman yaklaşık bir asırdır mazlumların biriken öfkesi, bu sadece Filistin, Araplar ya da Müslümanların öfkesi değil. Dünya insanlarının da biriken öfkesi var. Çünkü siyonistler, insanlığa karşı savaşıyor, insanlığın bütün değerlerine savaş açmış durumda.
İşte o gün, siyonistlerin ne yardımcıları ne de sığınacakları bir yer olacak. İnsanlar, dağlar, taşlar, ağaçlar, hayvanlar, bütün mevcudat onlara düşman olacak.
‘Gel ey Müslüman arkamda, bir Yahudi var’ hadisini bir yönüyle böyle anlamak lazım.
‘Mazlumun zalimden öcünü alacağı gün, şüphesiz zalimin zulmettiği günden daha çetin olacaktır’ sözü öylesine söylenmiş bir söz değil, bir hakikattir.