• DOLAR 34.643
  • EURO 36.504
  • ALTIN 2940.425
  • ...

Rahmetli Ali Ulvi Kurucu, hatıralarında anlatır:

‘Türkiye halkının başına gelenler hiçbir Müslüman halkın başına gelmedi. Diğer yerlerde İslam ağacı budandı. Türkiye’de ise İslam ağacı kökünden çıkarıldı…’

Evet, Türkiye diye sonradan isimlendirilen ve devlet ismi olan mevcut coğrafyanın başına gelenler, hiçbir coğrafyanın ve Müslüman halkın başına gelmedi.

Uğur Mumcu’nun bir konuşmasında dile getirdiği ama ona da ait olmadığı söylenen bir ‘Türk tanımı’ vardı:

“Türk vatandaşı; İsviçre medeni kanununa göre evlenen, İtalya ceza yasasına göre cezalandırılan, Alman ceza muhakemeleri yasasına göre yargılanan, Fransız idare hukukuna göre idare edilen ve İslam hukukuna göre gömülen kişidir…”

Bu tanımın eksikliği var ama fazla değil.

Sen gel, 600 yıl boyunca ümmetin bayraktarlığını yap, üç kıtaya hüküm sür, Batı’nın başkenti ve sembol olan şehri Konstantiniyye’yi fethet İslambul yap, Ortaçağı kapatarak Yeni bir çağı aç, feth ede ede ta Viyana kapılarına kadar dayan…

Sonra da gel de bu hale düş…

İşte, düşman 600 yılın acısı ve intikamını böyle alır.

Seni dünya aleme maskara yapar.

Bir asır geçti ama başımıza nelerin geldiğini, getirildiğini hala anlayabilmiş değiliz.

Bu vahameti her alanda yaşamaktayız.

Yüz yıldır sözde kurulan Cumhuriyet devleti ne madden ne de manen bir ilerleme ve terakki elde etti.  

Eğitim, sanayi ve teknoloji, kültür, ekonomi, dış politika, sanat, spor… hiçbir alanda elle tutulur bir istikrar ve başarı kazanamadı.

Kılcal damarlarımıza kadar sirayet eden içerdeki hainler ve dışardaki ağababaları, ülkenin ve halkın belini doğrultmasına, tarihi misyonuna dönmesine asla izin vermedi.

Baştaki bazı şahısların değişmesiyle gidişatın düzeleceği zehabına kapıldık.

Ama maalesef olmadı, olmuyor…

Bu vahameti en son katıldığımız Fransa’daki Olimpiyatlarda gördük.

Terörist olarak nitelendirdiğimiz siyonist israil rejiminin oyunlara katılmasına ses çıkarmadık.

Açılıştaki cinsel sapıklığın propagandasını yapan görüntülere tepki göstermeyerek gayet normal gördük. Üstelik bunu halkın vergileriyle yayın yapan devletin TRT’sinde canlı olarak verdik.

Olimpiyat müsabakalarında centilmence mücadele ederek olabildiğince bol madalya ile ülkelerine dönmek ülke ve sporcuların hedeflerinden sadece biridir.

Esas hedef inanç, kültür ve tarih, gelenek ve görenek, sanat ve zevk, giyim ve folklorikten damak tadına kadar her alanda ülke ve halkların temsil edilmesidir.  

Bu temsiliyetin en önemli ayağı sporcuların giydiği elbise ve üniformalarda kendini göstermektedir.

Biz ne yaptık?

Tekstil alanında bir marka olan ülkemizin onlarca markası dururken ihaleyi bir Yahudi markasına verdik.

Onlar da yapacaklarını yaptılar.

Nazi kamplarındakilere giydirilen siyonist israilin bayrak renklerindeki pijamaları Türkiye’nin sporcularına giydirdiler.  

Yazık... Yazık...  Çok Yazık...