• DOLAR 33.982
  • EURO 37.725
  • ALTIN 2728.385
  • ...

Demokratların adayı ve halen ABD başkanı olan Biden ile Cumhuriyetçilerin adayı Trump arasındaki başkanlık seçimi kıran kırana geçmektedir.

Liberal demokratlar ile muhafazakâr cumhuriyetçiler arasında pek bir fark yok aslında.

Demokratlar; daha küreselci, aile mefhumunu dikkate almayan, cinsi sapıklıklardan olan eşcinselliği savunurken cumhuriyetçiler daha çok aileyi, gelenek, görenek, inancı muhafaza etmeye çalışan ve ABD halkını önemseyen içe yönelik bir politika gütmektedir.

Geçen haftalarda Tv programında iki aday karşı karşıya gelerek kozlarını paylaştılar. Bunamış Biden, Trump karşısında büyük hezimet yaşadı.

Bunun üzerine Biden'ın aday olması tartışılmaya başlandı ve yerine yardımcısı Kamala Harris'in aday olması fikri gündeme oturdu.

Başkan cumhuriyetçi olsun demokrat olsun, siyah olsun beyaz olsun, Hristiyan, Müslüman, Yahudi ya da ateist olsun... Her gelen Başkan, varolan sistem ve politikaları yürütmek zorundadır.

ABD halkı, adaylardan birini ya da istediği adaya oy vermekten ziyade önüne gelen iki adaydan birini seçmek zorundadır.

Cumhuriyetçi ve demokrat partinin adaylarının kimler olacağını ve hangi partinin kazanması gerektiğini ABD derin devleti ve sistemi karar verir.

Dünya ve ABD'deki konjonktüre bakılarak hangi aday ve partinin kazanması gerektiğine karar verilir ve onun kazanması için altyapı ve şartlar oluşturulur.

Bütün bunlara rağmen biri aday olur, seçimi kazanır ve sistemin temel taşlarına dokunmaya başlarsa farklı yol ve yöntemler devreye girer.

Başkanlara yönelik suikastlerin en fazla olduğu ülke ABD'dir.

Bu suikastler dış destekli değil, sistem içindeki farklı güçlerin çatışmasından ya da Başkan'ın sistemden bağımsız davranmasından kaynaklanmaktadır. 

ABD tarihinde suikaste uğrayan ve ölen ilk başkan Abraham Lincoln'dir.

İç Savaş sırasında Konfederasyon içindeki kölelere özgürlük tanıyan Özgürlük Bildirgesi'ni yayınlaması ve siyahların haklarına destek vermenin bedelini iki yıl sonra 1865'te canıyla öder.

Suikasta kurban giden ikinci başkan 1881'de James Garfield oldu.

Üçüncü suikast ise 6 Eylül 1901'de 25. ABD Başkanı William MCKinley'e yapılır ve ölür. 

ABD'de ölümle sonuçlanan son suikast ise Kasım 1963'te 35. ABD Başkanı John F. Kennedy'ye düzenlendi.

Suikastler sadece başkanlara yönelik olmadı. Başkan adaylarına da yapıldı.

- Eski ABD Başkanı Theodore Roosevelt, ikinci kez aday olduğu seçim kampanyası sırasında 14 Ekim 1912’de kurşunlardan yaralı olarak kurtuldu.

- 32. ABD Başkanı Franklin Roosevelt, 15 Şubat 1933'te Miami'de silahlı saldırıdan kurtuldu. 

- 5 Eylül 1975'te 38. ABD Başkanı Gerald Ford suikastten yara almadan kurtuldu.

- 40. ABD Başkanı Ronald Reagan, 1981'de silahlı saldırı sonucu yaralandı.

- 43. Başkanı George W. Bush, 2005'te Gürcistan Cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili ile Tiflis'te katıldığı bir mitingde konuşması esnasında kendisine fırlatılan bir el bombası patlamadı. El bombası atıldı. El bombasının pimi, mendil çok sıkı sarılı olduğundan takılı kalınca bomba infilak etmedi.

- Demokratların başkan adayı Robert F. Kennedy, 1968'de silahlı saldırıda öldürüldü. Robert, 5 yıl önce suikasta kurban giden Başkan John F. Kennedy'nin kardeşiydi.

- 1972'de başkan aday adaylarından George Wallace, seçim kampanyası esnasında silahlı saldırıya uğradı ve belden aşağısı felç oldu.

En son saldırıya uğrayan aday eski başkan ve Cumhuriyetçilerin başkan adayı Trump oldu.

Pensylvania'daki seçim mitinginde konuştuğu sırada kürsüde silahlı saldırıya uğrayan Trump kulağından yaralandı. Saldırgan ise olay yerinde öldürüldü. İstense yaralı olarak ele geçirilebilirdi.

Artık günlerce haftalarca 'Kulağı kesik' Trump'ın suikastı konuşulacak.

Yapılan soruşturma ve kovuşturmalar bir noktadan sonra kesilecek. Diğer ABD başkan ve adaylarına yapılan suikastler gibi üstü örtülecek, gerçek nedeni hiçbir zaman kamuoyuna açıklanmayacak.

Sonuçta kim gelirse gelsin, mazlumlar yine zulüm görecek, ABD yine emperyalist politika ve siyasetine devam edecek, siyonistlere her türlü destek verilmeye devam edilecek...