• DOLAR 34.358
  • EURO 37.042
  • ALTIN 2975.446
  • ...

Siyonist rejim, İngiltere’nin hamiliği ve desteğiyle 1948’de kurduruldu.

Sonraki aşamalarda bu hamiliği ABD devraldı ve halen devam ettiriyor.

İşgal rejimi, kendi öz gücüyle varlığını koruyamadığının, ABD’nin desteğiyle varlığını uzun süre korumayacağının da farkında.

İlk günden itibaren kendi ayakları üzerinde durma planları kurdu. Nüfusu imkân ve kabiliyetleri ve ümmetin bağrına bir hançer gibi saplandığını biliyor.

Sınır olduğu Mısır, Ürdün, Lübnan ve Suriye ile ilk günden itibaren kan davalı ve onların topraklarını işgal etmiş.

Defalarca savaşmış, ABD ve küresel emperyalistlerin desteğiyle ancak varlığını sürdürebiliyor.

Topraklarını ve evlerini işgal ettiği milyonlarca Filistinliyle kanlı bıçaklı. Toprakların sahipleri, dede ve babalarını katlettiği Filistinlerin çocuk ve torunları intikam almak, işgal edilen ev ve topraklarını geri almak için fırsat kolluyorlar.

Bu şartlar altında bir yapının ayakta kalması işin doğasına aykırı.

Dışardan destekle bu yapı ne kadar ayakta kalabilir, dış destek ne zamana kadar devem edecek?

Dış güçler, güç ve takatten düştükleri an istese dahi artık yardım edemeyecek…

İşte bunun için ‘normalleşme’ adı altında bir süreç başlatıldı.

Vücuda girmiş olan kanser tümörünü vücut kabul edecek, onu vücudun bir parçası gibi görecek.

Öncelikli olarak bu tümörü kabul edebilecek organlar seçildi.

Suudi Arabistan, Ürdün, BAE; Bahreyn ile işe başlandı.

Buna direnen ülke liderleri ve yönetimleri tasfiye edildi.

Saddam, Kaddafi, Ömer el Beşir, Muhammed Mursi, Gannuşi gibi isimler farklı yol ve yöntemlerle tasfiye edildi.

Yöneticiler tasfiye edilmekle kalınmadı, buna direnen Suriye, Sudan, Libya, Irak, Lübnan gibi ülkelerde sonu gelmez iç savaşlar çıkartıldı. İstikrara kavuşmasına izin verilmedi.

Aksa Tufanı’nın bir nedeni de artık ‘normalleşme’ sürecinin adım adım tehlikeli boyutlara gelmesi idi.

Aksa Tufanı’nın hemen öncesinde Siyonist rejimin elebaşı Netenyahu ile Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’de heyetler düzeyinde bir araya gelmiş ve Netenyahu’nun Türkiye ziyareti planlanmıştı.

Elhamdülillah bu gerçekleşmedi.

İşgal rejimi kendi kendine yetebileceği ve kendisine yönelik tehditleri bertaraf edebileceğine inanıyordu.

Ama gördü ki öyle değilmiş.

Aksa Tufan’ının ilk anında büyük bir şok yaşadı. ABD ve dışardan destek gelmeseydi çöküş başlamış olacaktı.

İran’ın işgal rejimine yönelik saldırısında sadece ABD değil, İngiltere, Almanya, Fransa bütün imkânlarını seferber ederek etkisizleştirilmeye çalışıldı.

Netenyahu, en son yaptığı açıklamada İsrail’in varlığı için ABD silahlarına ihtiyaç duyduğunu açıkladı.

Sadece silah değil, para, istihbarı, siyasi, basın ve medya desteği, BM’deki diplomatik destek ve ‘veto’su..

ABD’deki bir eyaletin varlığını devam ettirmesi için ABD’ye muhtaç olduğundan daha fazla, işgal rejimi ABD’ye muhtaçtır.

Bu kadar dışarıya muhtaç olan bir yapının uzun süre ayakta kalması, varlığını devam ettirmesi sünnetullaha, işin doğasına aykırıdır.

Artık bu kanser urunun vücutta kalması mümkün değil.

Vücudun bağışıklık sistemi bu uru dışarı atmak için harekete geçmiş durumda.

Çekilen acı, ateş ve ağrılar da inşallah bu urun bitmesinin alamet ve belirtileridir.