• DOLAR 34.7
  • EURO 36.773
  • ALTIN 2961.89
  • ...

Yahudi medya analisti ve aktivist Benjamin Rabinstein'ın İsrail rejimi ile Hizbullah arasındaki ikinci savaşın sonucuna ilişkin öngörüsü:

"İsrail ile Lübnan arasındaki ikinci savaş şu aşamalardan oluşacak:

İsrail Lübnan'a saldıracak.

Hizbullah Hayfa'yı ele geçirecek.

ABD uçak gemileri misilleme yapacak.

Amerikan uçak gemileri imha edilecek.

ABD'den kara saldırısı.

Bölgesel savaş.

ABD tüm Ortadoğu'dan atılacak.

İsrail rejiminin yıkılması."

Bu değerlendirmeyi ve benzerlerini Müslümanlar değil Yahudiler yapmaktalar.

Netenyahu’nun sonu gelmez bir savaşa giriştiği, beraberinde sadece Siyonist rejimi değil aynı zamanda ABD ve ona destek veren bütün güçleri de felakete sürüklediğini aklı başında olanlar bas bas bağırıyorlar.

Bu sünnetullahın bir kuralıdır.

Allah Teâla İsra Süresi 16. Ayette şöyle buyurur;

Bir ülkeyi helâk etmek istediğimizde oranın şımarmış yöneticilerine (iyiye yönlendirici) emirler veririz; onlar ise orada günah işlemeye devam ederler, sonuçta o ülke helâke müstahak olur, biz de oranın altını üstüne getiririz.’

Peygamber aleyhisselam da ‘Küfür devam eder ama zulüm devam etmez’ diye buyurmuştur.

Tarihteki en uzun Yahudi devletinin ömrü 76 yılı aşmamıştır.

Siyonist İsrail rejiminin kuruluşunu 1948 olarak baz alırsak 2024’e göre 76 yıl…

Bütün dünya kabul ediyor ki Aksa Tufanı, işgal rejimi ve İslam coğrafyası hatta dünya için bir dönüm noktasıdır.

Şu an savaş bitse, HAMAS işgal rejiminin bütün şartlarını kabul etse de hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

İşgal rejiminden kaçışlar başladı.

1948’den günümüze baktığımız zaman işgal rejimi, 1967, 1974 ve sonraki bütün savaş ve çatışmalarda ya sahada ya da masada hep kazanan taraf olmuştur.

1967 Altı Gün Savaşında Suriye, Mısır, Ürdün’ün ordularını darmadağın etmiştir. 70 bin km karelik toprağı işgal ederek topraklarını 4 katına çıkardı.

1993 Oslo Antlaşmasından sonra dahi işgal ettiği toprakları sürekli artırmaya devam etti.

Sadece toprak noktasında değil, diplomasi, siyaset ve ekonomik olarak da kazanımlar elde etti.

Sözde ‘normalleşme’ adı altında kendi işgal ve katliamlarını İslam ülkelerinin gözünde meşrulaştırmaya başladı. Bu durum sahada elde ettiği birçok zaferden daha önemlidir.

Ama Aksa Tufanı ile birlikte yaklaşık bir asırdır ilmek ilmek ördüğü kazanımları elinden gitmeye başladı.

ABD ve Avrupa üniversitelerinde, basın ve medyada, diplomasi ve dış ilişkilerde sürekli kaybeden taraf olmaya devam ediyor.

Her gün bağımsız Filistin devletini tanıyan ülkelere yenileri ekleniyor.

Ekonomik, siyasi manada ambargo uygulayan ülkelere yeni ülkeler ekleniyor.

Lahey Adalet Divanındaki aleyhinde açılan mahkemeye müdahil olan ülke sayısı artıyor.

Bütün çaba ve gayreti, tehdit ve şantajları bunu durdurmaya yetmiyor. Artık kimse korkmuyor…

Netenyahu, fırsat bu fırsat diyerekten Lübnan’a saldırarak kendince Hizbullah tehdidini bitirmek istiyor. Ama şartlar ve saha bunun böyle olacağını söylemiyor.

ABD ve destekçilerinin sınırsız desteğine rağmen küçücük Gazze’ye hakim olamayan işgal rejimi, çok daha büyük bir alanda ve hazırlıklı savaşçılara karşı zafer kazanması mümkün değildir.

Lübnan, Gazze gibi değil. Lübnan’ın her taraftan hem savaşçı hem de silah ve ekipman alma şansı var.

Lübnan’a zücaciye dükkanına giren fil misali yakıp yıksa da bunun kendisine bedeli çok büyük olacaktır.

Allah’ın izniyle bu saatten sonra şartlar Siyonist rejimin aleyhine işlemektedir.

Önemli olan biz bu işin neresindeyiz, sorusuna verilecek cevaptır…