Direniş, Bir Tercih Değil Zorunluluktur
Mısır`da halkın çoğunluğunun oyuyla cumhurbaşkanı seçilen Muhammed Mursi, Batı destekli askeri cuntanın yönetime el koymasıyla görevinden uzaklaştırıldı ve halen net olarak bilinmeyen bir yerde hapiste tutuluyor.
Bu olay Mursi taraftarı olan İhvan, Mısır halkı, ümmet, batı dünyası ve tüm insanlık için bir turnusol kâğıdı görevi görmektedir. Siyonist israil`in en son Gazze`ye saldırısı nasıl ki “Furkan savaşı” olarak adlandırıldıysa bu askeri darbe de tüm ümmet ve insanlık için safların belirlendiği, samimi olan ve olmayanların ayıklandığı, kukla ve kukla oynatıcılarının ifşa olduğu, kalpte ve beyinlerde gizlenenlerin kendiliğinden dile ve eyleme dönüştüğü, cesur ve korkakların ayrıştığı bir sınama ve miheng taşına dönüşmüştür. Şöyle bir bakıldığında herkesin perde karşısındaki rolünü terk ederek gerçek rolünü oynamaya başladığı görülecektir. Efendilerin, uşaklarına nasıl aleni ve açıktan emirler yağdırdığını; şeriat, selefilik, demokrasi, sandık, halkların iradesi ve insan hakları söylemlerinin aslında sadece Batı`nın halkları için ibaret olduğunu üzüntü, şaşkınlık ve ibretle izlemekteyiz.
Bu nasıl bir Selefiliktir ki kâfirlerle, zalimlerle, Batı uşağı askeri cuntayla bir araya gelecek, aynı fotoğraf karesine girecek, Müslümanların aleyhine olan hile ve oyunlara ortak olacaksın ama Müslümanlarla bir araya gelmeyecek uzattıkları kardeşlik elini tutmayacaksın ve kendini selefi salihinin yolunu takip ediyorum diye tanımlayacaksın. Bu anlayışı anlamak, izah etmek mümkün değil.
Aslında herkes görevini yapıyor. Amerika ve batı dünyasını suçluyoruz. ‘Siz darbeleri nasıl destekler, darbeye nasıl darbe değildir` dersiniz? Şunu sormak lazım: Amerika ve batı dünyası ne zaman darbelere karşı geldi ki? Darbelerin zeminini hazırlayan, senaryoları yazan ve uygulayan, darbecileri yetiştiren, eğiten, bu makam ve mevkilere getiren kendileri değil mi? Şu anda olan sadece şartların zorlamasıyla perde arkasından çıkarak biraz perde önünde gözükmeleridir. Yoksa yıllardan beri süregelen şeytanlıklarından yaptıkları farklı bir şey yok.
Suud ve körfez ülkeleri ne zaman Müslümanların derdiyle dertlendiler ki? Müslümanların uğradığı zulüm, işgal ve katliamlar onları ne zaman rahatsız etti? Aksine keyiflerine keyif kattı. Çünkü sahip oldukları makamın diyetini veriyorlar. Görevleri; emperyalizme, zulüm ve sömürgeye karşı olan, Kur`an ve sünnetten beslenen cemaatlere düşman olmak ve ne pahasına olursa olsun yönetime gelmelerine engel olmaktır. Tarihin hangi evresinde kölelerin efendilerine karşı geldiği görülmüştür? Gelenlerin de akıbetleri ortadadır ve bu kendilerine efendilerince iyi belletilmiştir. Dolayısıyla bu köle ruhlulardan onurlu, izzetli bir söz ve adım beklemek saflıktır.
Herkes tiynetinin gereğini yapıyor, birileri hariç. Müslümanlar üzerlerine düşeni yapmıyorlar. İnançları ve Rablerinin düsturlarının gereklerini yerine getirmiyorlar. Bundan dolayı bölünmüş, parçalanmış, leş kargaları üzerlerine üşüşmüştür. Ama İhvan`ın meydanlardaki direnişi ve seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi`nin izzetli duruşu, inşallah bu zilleti ortadan kaldıracaktır.
İhvan ve Mursi için bu saatten sonra direniş, bir tercih ve seçenek olmaktan çıkarak bir zorunluluk halini almıştır. Bu saatten sonra meydanlardan çekilirlerse bu onların sonu ve kendilerine ümit bağlamış mustaz`aflar için bir hayal kırıklığına dönüşecektir. Evlerine dönen insanları bir daha meydanlara toplayamazlar. Boşalan meydanların ardından bir tutuklama furyası başlayacak ve cellâdın vereceği karar dışında bir seçenekleri kalmayacaktır.
Bu darbe salt Mısır`la kalmayacak; Tunus, Fas, Yemen ve Türkiye`yi de alıp götürecektir. Ülkemizdeki darbecilerin sevinmesi ve ellerini ovuşturmaları boşuna mıdır?
Mesele salt Mursi`nin koltuğa oturma meselesi de değildir. Zulme ve haksızlığa karşı İslami bir tavrın ortaya konulması ve sonrakilere bir direniş mirasının bırakılmasıdır. Selefleri Hasan el-Benna, Seyyid Kutup ve diğerleri gibi… Bu yolda aylarca evlerinden ve sıcak yataklarından uzak kalabilir, gaz dumanıyla zehirlenebilir, yerde sürüklenebilirler. Bir şafak vakti namaz kılarken veya uykuda iken kurşunlarla bedenleri parçalanabilir, cesetleri tank paletleri altında çiğnenebilir ama bu yolun sonunda muhakkak zafer vardır.
Devletleşemeyen, iktidara gelemeyen bir İhvan ümmet bazında bir uyanış ve dirilişe sebep olduysa ilkelerinden taviz vermeyerek iktidar olabilen, zulme karşı dik durabilen bir İhvan, ümmet bazında neler yapmaz ki? İşte zalim ve kâfirlerin korku ve endişeleri bundandır. Temenni ve umudumuz bu direnişin İslam`ın zaferiyle sonuçlanması ve zalimlerin alaşağı olmalarıdır.