Sorunlarımızı kendimiz çözmeliyiz
Aksa Tufanı İslam coğrafyasına ve dünya geneline büyük değişim ve dönüşümler yaşatmaktadır.
İslam coğrafyasını kendi tahakkümü altına alan ABD’yi, var olan plan ve stratejilerini yeniden gözden geçirmeye sevk etti.
Siyonist işgal rejimini desteklemenin orta ve uzun vadede kendi çıkarlarını zedeleyeceğini, siyonistleri durduramaz ve frenleyemezse ortaya çıkan tepkinin kendisini de hedef tahtasına oturttuğunu göremeyecek kadar aptal değildir.
Kendi topraklarından koparılmış milyonlarca Filistinlinin, her türlü abluka ve saldırı altında olan Gazze’deki insanların rahat durmayacağını, ‘bize hayat yoksa size de hayat yok’ şiarıyla hareket etiklerini görüyorlar.
Gazze’deki dramın sadece İslam coğrafyasını değil aynı zamanda bütün dünyadaki insanların ve insanlığın vicdanını da harekete geçirdiğini, sadece Avrupa başkentlerinde dahi yüzbinlerce insanın meydanlara toplandığını da görmekteler.
Lahey Adalet Divanı’nda işgal rejimi aleyhine davayı bir İslam ülkesi değil tam tersi çoğunluğu Hıristiyan olan Güney Afrika Cumhuriyeti’nin açtığını da görmekteler.
Her türlü askeri ve siyasi desteğe rağmen HAMAS ve direnişin bitirilemediğini tam aksine güç kazandığını sahada bizzat tecrübe ediyorlar.
HAMAS’ı bitireceğiz, Gazzelileri Sina Çölüne süreceğiz, diyerek ahkâm kesen işgal rejiminin dört ay sonra geldiği nokta kocaman bir sıfır…
Savaşın ancak HAMAS’ın isteklerinin kabul edilmesiyle sonuçlanmaya doğru gittiğini de görmekteler.
ABD, çatışmanın Gazze ile sınırlı kalmasını ve bunun bir an önce sonlandırılmasını istemekte. Çatışmanın uzaması ve bölgesel bir savaşa dönüşmesini istememekte.
ABD, Filistin meselesine kendince çözüm bularak Çin ve Rusya ile olan mücadelesine dönmek istemektedir.
Bunun için de İslam coğrafyası üzerindeki hâkimiyetini de kaybetmemeli. Bunu da on bin km öteden yapamayacağının farkında.
Filistin konusunda bütün inisiyatifi İran’a ve ona bağlı güçlere bırakmak istemiyor.
Filistin sorunu için içi boş olan ve uygulanamayan ‘iki devletli çözüm’ önerilerini tekrar gündeme getirmeye başladı.
Siyonist işgal rejimi ve kendi kontrolündeki ülkeler üzerinden bölgeye bir dizayn vermeye çalışmaktadır.
İşgal rejiminin ‘normalleşme’si için 50 yıldır ilmik ilmik döşenen plan, Aksa Tufanı ile birlikte yerle yeksan oldu.
Türkiye ile ilişkileri tekrar başlatmak için yıllarca verilen uğraş boşuna gitti.
Türkiye-ABD ilişkileri, ‘dost, müttefik’ söylemleri kullanılsa da sahada hasmane devam etmektedir.
Şu an hiçbir ülke, işgal rejimiyle ilişkileri tekrar kurma cesaretini gösteremeyecek duruma geldi.
Forreıgn Affaırs adlı dergi, geçen hafta yayınladığı bir araştırma yazısında ‘Orta Doğu’yu yalnızca Orta Doğu düzeltebilir’ teziyle çözümün yerelde olması gerektiğini vurguladı.
Bu teze göre ABD İslam coğrafyasında Türkiye, Körfez ülkeleri, Mısır ve Siyonist işgal rejimiyle bir mekanizma kuracak ve bu mekanizma üzerinden kendi hegemonyasını ve işgal rejiminin varlığını devam ettirecek.
Evet, biz de diyoruz ki Müslümanlar, kendi sorunlarını emperyalisteler havale etmeden kardeşlik ve adalet çerçevesinde kendileri çözmelidir. Bu yolla Siyonist işgal rejimi ve dış güçlerin tasallutu biter, huzur ve kardeşlik hakim olur.