• DOLAR 34.357
  • EURO 37.089
  • ALTIN 2973.995
  • ...

Dünya genelindeki ‘mülteci ve göçler’ dramatik, altından kalkılamayacak derecede küresel düzeyde tehlikeli bir hal almaktadır.

Birleşmiş Milletler (BM) Uluslararası Göç Örgütü (IOM), 2022 Dünya Göç Raporu’na göre, 2020 itibarıyla dünya genelinde 281 milyon göçmen bulunuyor. Bir önceki yıla göre yüzde 3,5 artış gösteren göçmen nüfusunun 135 milyonu kadın ve 146 milyonunu ise erkekler oluşturuyor. Göçmen sayısı son 50 yılda 3 kat arttı.

Göçün en önemli nedenleri, iş, aile, eğitim, ülkelerdeki çatışma ve kaoslar, doğal afet, işkence ve bir kısmı da çeşitli trajik olaylar olarak sıralanmaktadır.

Rapora göre göç en fazla 87 milyonla Avrupa ve 86 milyonla Asya kıtalarında yaşanıyor. Tarihteki birçok önemli olay, imparatorlukların yıkılması, bazı millet ve kavimlerin yok olması, bunun yanında yeni millet, güç ve imparatorlukların ortaya çıkışı ‘kavimler göçüyle’ gerçekleşmiştir.

Tarihteki bütün medeniyetleri yerleşik hayatta olan halklar değil, göç eden toplumlar meydana getirmiş olsa da ‘göç’ler çok sıkıntılı ve trajik durumlardır. Hele günümüzdeki düzensiz göçlerle, mültecilerin sınırları ve denizleri aşarken karşılaştıkları hazin sonuç, yürekleri dağlamaktadır.

BM Uluslararası Göç Örgütü açıklamasına göre, geçen yıl Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesindeki göç yollarında 3 bin 789 kişi hayatını kaybetti; Orta Akdeniz’de de yılbaşından bu yana 1000'den fazla mülteci hayatını kaybetti. Bu yılın başından itibaren Tunus sahillerinde toplanan mülteci ceset sayısı 900’ün üzerinde.

Elbette, göçü tetikleyen ana etmen, emperyalistlerin dünya genelindeki sömürü düzenidir. Kendi topraklarında can ve malı emniyet altında, ihtiyaçlarını karşılayabilecek durumda olan hiç kimse tehlikeli ve belirsiz bir yolculuk için vatanını, sevdiklerini bırakıp gitmez.

Ukrayna-Rusya savaşıyla milyonlarca Ukraynalı topraklarını terk etmek zorunda kaldı. Suriye, Filistin, Irak, Libya, savaş ve kaosun devam ettiği diğer ülkelerdeki durum da aynısı.

Avrupa görünüşte her ne kadar göçleri durdurmak ve mültecileri kendi toprağına almamak için sert önlem ve tedbirler alsa da alttan alta bu göçün kesilmemesi ve devam etmesini de desteklemektedir. Bunun başlıca nedeni azalan ve yaşlanan nüfuzlarıdır.

Bir dönem Türkiye’de ciddi manada doktor, hemşire ve sağlık çalışanı göçünü tetiklediler. Basın ve medyada bunun propagandasını yaptılar. Türkiye’deki bir doktor ve sağlık çalışanı hak ettiği ücreti alamayabilir ama Almanya’da çok lüks ve konforlu bir hayatın kendisini beklemediğini de bilmelidir.  Gidenlerin bir kısmı gerçekleri görerek geri dönmek zorunda kaldılar.

Avrupa genelinde ve özellikle Almanya’da ciddi manada yeni işgücüne ihtiyaç var. Yaşlanan ve azalan doğum oranlarıyla var olan konfor, hizmet ve üretimi gerçekleştiremiyorlar.

AB İstatistik Ofisi verilerine göre 2022 yılının ikinci çeyreğinde Avrupa Birliği’nde (AB) işçi açığı oranı yüzde 3 oldu. İşçi açığının en fazla olduğu ülke yüzde 5,1 ile Hollanda. İkinci sıradaki Hollanda’da bu sayı 476 bin, Çekya 222 bin, Belçika ve Avusturya da 200 bin sınırının üstünde yer alıyor.

Almanya'ya yılda 400 bin kişinin göç etmemesi halinde, eleman açığının kapatılması imkânsız hale gelecek. Bunun için iktidar, ülkeye gelişleri kolaylaştıran yeni bir düzenlemeyi yürürlüğe koyarken göçü cazip kılmak için de vatandaşlığa geçiş konusunda şartları kolaylaştıran reformlar yaptı.

 

Göç ve mülteci sorunu uzun süre devam edecek. Sonuçları nasıl olacak, şimdiden kestirmek güçtür. Bu kimilerinin menfaatine kimilerinin zararına olacaktır. Bu noktada dünya genelinde bir ‘Göç ve Mülteci’ planı yürürlüğe konmalıdır. Göçü tetikleyen sebepler ortadan kaldırılmalıdır. Bunun yanında ülkelerin ihtiyacı olan iş gücü ve kalifiyeli elemanlar da diğer ülkelerden insani, eşitlik ve adalet temelinde doğal yollarla sağlanmalıdır.