• DOLAR 34.7
  • EURO 36.773
  • ALTIN 2961.825
  • ...

27 Haziran Salı günü Paris’in banliyölerinde -buralarda ekseriyetle fakir ve geri bırakılmış Afrika kökenli mülteciler oturmaktadır- aslen Cezayirli Nail ismindeki 17 yaşındaki bir genç ‘DUR’ ihtarına uymadığı gerekçesiyle polis tarafından öldürüldü.

Polis, her zaman olduğu gibi kendini haklı çıkarmak için, gencin arabasını iki polisin üzerine sürdüğü iddiasında bulundu. Ortaya çıkarılan videolar bunu yalanlayınca, “Dur” ihtarına uymaması gerekçe gösterildi. Ancak yapılan tespitlerde, müdahalenin durdurulma amacıyla değil, öldürülme kastıyla olduğu ve ateş edildiği ortaya çıkarılınca infazı gerçekleştiren polisler açığa alındı.

Bu infaz, banliyölerde yaşayan ve her türlü ayrımcılığa maruz kalmış, içerisinde birikmiş öfkesini dışa vurmak için bahane arayan yüz binlerce Afrikalı göçmeni sokaklara çıkarttı. Fransa devletiyle hiçbir duygusal bağı olmayan bu yoksul kitle, devletten intikam alırcasına Paris’in her tarafını yakıp yıkmaya başladılar.

Fransa Başkanı Macron ve polis, olayları yatıştırmak, olanlardan dolayı özür dileyip üzgün olduğunu belirteceğine her zaman olduğu gibi protesto ve olayları bastırmak için şiddete başvurdu. 17 yaşında öldürülen gencin cenazesi kaldırılırken ülkenin başkanı Macron, bir dans partisinde idi.

Polisin şiddet ve gözaltı politikası olayları yatıştırıp bitireceğine daha da arttırdı.

Fransa genelinde 500 kamu binası, 1900 araç ateşe verildi ve kamusal alanda 3 bin 880 noktada kundaklama yapıldı. Ile-de-France bölgesi, zarar gören kamu tesislerinin onarımı için belediyelere yönelik 20 milyon avro yardım paketi açıkladı.

Elbette, bu gösteri ve protestolar salt bir gencin polis tarafından öldürülmesi ile açıklanamaz.

Son yüzyılı aşkındır Fransa’nın Afrika’da gerçekleştirdiği sömürü ve katliamlarına bir tepkidir. Fransa’da nüfusun yüzde onunu oluşturan, kimi Fransa vatandaşı olduğu halde, halen şiddetli ayrımcılığa maruz kalan 7 milyon Afrikalı’nın Fransa’nın ırkçı politikalarına yönelik birikmiş tepkisidir.

Paris’in banliyölerini ateşe verenler, Cezayir’de ve Afrika’nın farklı noktalarında Fransa tarafından katledilmiş, zindanlarda çürütülmüş, kafatasları Paris müzesinde sergilenen mazlumların torunlarıdır. Yapılan sömürü ve katliamlar her ne kadar eğitim ve tarih kitaplarında değinilmese de babadan oğula, annelerin çocuklarının kulaklarına anlattığı acıklı hikâyelerle nesilden nesile aktarılmaktadır.

Fransa bu nesli anlamaya çalışmak yerine var olan sömürü politikalarının devamı olarak ülke içinde de ırkçı ve İslam düşmanı politikalarını devam ettirdi. Ki 2005’te Paris ve diğer bazı kentlerin banliyölerinde çıkan protestocuları dönemin İçişleri Bakanı ve sonradan başkan olacak olan Nicolas Sarkozy, ‘pislik fareleri’ olarak nitelendirmişti.

Pretostocular Paris’i yakarken dans eden Fransa Cumhurbaşkanı Macron, olayların sebebini sosyal medyayı suçlamakta buldu. Sosyal medyanın şiddeti körüklediğini belirterek “hassas içeriklerin” kaldırılmasını ve sansür uygulanmasını istedi.

İslam’a ve Müslümanlara yönelik düşmanlık son yıllarda sistematik bir şekilde artmaktadır. Cami ve dernekler mahkeme kararı olmadan kapatılmakta, mallarına el konulmakta, Müslüman alim ve imamlar keyfi olarak sınır dışı edilmektedir.

Nüfus sayımında ve kimliklerinde ırk ve din hanesine yer verilmemekte. Çok kültürlülük yerine ayrımcılık ve ırkçı politikalar yürürlüğe konmaktadır. İş bulma, okuma, özel ve devlet imkânlarından istifade etme noktasında tam bir ayrımcılık yapılmaktadır.  

France24’ün haberine göre, 2023’ün başından bu yana 3, 2022’de 13 kişi dur ihtarına uymadığı için polis tarafından vurularak öldürüldü. 2017’den bu yana trafik çevirmesinde hayatını kaybedenlerin çoğunun siyahi veya Arap kökenli kişiler olması, var olan ayrımcılığı somut bir şekilde izah etmektedir.

Çağdaşlığın ve laikliğin merkezi olarak gösterilen modern Fransa, bu olayları polisiye ve ırkçı uygulamalarla bastıramaz, ortadan kaldıramaz. Çözüm, Fransa’nın sömürge tarihiyle yüzleşmesinden geçmektedir. İşgal ve katliamlara uğrattığı halklardan özür dilemeli, ırkçı ve sömürü politikalarını sona erdirmelidir. Verdiği ekonomik zararları telafi etmelidir. Ülke içinde çok kültürlü, bütün inanç ve ırklara saygılı politikaları derhal yürürlüğe koymalıdır. Yoksa mazlum insanların birikmiş öfkesi Paris’i yakacaktır.