Salt istihbarat yeterli mi?
Bir devletin ve ordunun ayakta kalması, düşmanlarına karşı koyması düşmanlarını tanımasıyla mümkündür. Düşmanını farklı yönleriyle tanımak, özellikle askeri alandaki gücünü hem nitelik hem de nicelik olarak bilmek ve bu bilgileri sürekli güncel tutmak zorundadır.
Bütün devlet ve oluşumlar istihbarat ve bilgi toplama işine büyük önem verirler. Bunun için milyonlarca, hatta milyarlarca dolar harcarlar. Bir devletin ve ordunun gücü istihbarata ayırmış olduğu bütçe ve kadrolarla ölçülür.
Dünyanın en güçlü ülkeleri ve orduları aynı zamanda en güçlü istihbarat kurumlarına sahip olanlardır. Kişisel bazı girişim ve çalışmalar olsa da bu istisnai durumlardır.
Dünyanın en büyük ordusu ve gücüne sahip ABD’nin ülke içinde ve ülke dışında faaliyet yürüten ve ‘ABD İstihbarat Topluluğu’ olarak adlandırılan üst kuruma bağlı tam 16 tane istihbarat örgütü vardır. Bu kurumlarda çalışan kadrolu sayısı 107 bin. Kadrolular dışında 21 bin 800 kişi de sözleşmeli olarak çalışmaktadır. Bu kurumların toplam bütçesi, 50 milyar doların üzerinde.
16 istihbarat örgütünün en meşhuru dış istihbarat alanında çalışan CIA’dir. 21 bin personel ve 15 milyarlık bütçeyle aslan payını Sadece CIA almaktadır. Tabi açıklanan bu bütçeye örtülü ödenekten ödenen milyarlarca dolar dahil değildir.
Dünyada en büyük ekonomiye sahip 20. Ülkesi olan Türkiye’nin 2022 yılındaki bütçesinin 189 milyar dolar olduğu göz önüne alınırsa ABD’nin istihbarata ayırdığı 50 milyar doların ne kadar büyük bir meblağ olduğu anlaşılır.
Bütün bunlara değer mi..
Dünyanın en eski savaş stratejistlerinden olan Sun TZU’nun şu veciz sözü durumu iyi izah etmektedir.
‘Kendini ve düşmanını tanıyan bir ordu için zafer muhakkaktır. Kendini tanıyan, düşmanını tanımayan bir ordu için galibiyet de mağlubiyet ihtimaldir. Kendini ve düşmanını tanımayan bir ordu için savaş felakettir.’
İstihbarat dünyanın en eski ve en kirli işlerinden biridir.
Hiçbir istihbaratçı ve ajanın alnında muhbir diye yazılmaz. Ajan, kendini kamufle etmek için her yolu dener. Çünkü yakayı ele verdi mi artık işini devam ettiremez. İşin ucunda işkence, yıllarca esaret hayatı ve en kötüsü de ölüm vardır.
İstihbaratta kim gerçek kimliğin gizler ve işini devam ettirirse en başarılı ajan odur.
İstihbarat kurumları ya bir ideolojiye hizmet için adam toplamanın yanında insanoğlunda var olan korku ve zafiyetlerinden istifade eder. Zaafiyeti para olur, kadın olur, makam ve mevki olur. Ailesinden ayrılma ve kaybetme, cezaevine atılma, ellerindekini kaybetme korkusu olur. Bütün bu seçenekler, psikologlar tarafından hedef şahıs için analiz edilir.
İstihbarat alanında en meşhur örgütlerden biri de Siyonistlerin Mossad örgütüdür.
Mossad, bilgi toplama, operasyon ve adam devşirmede mahirdir. Meşru, gayri meşru bütün yolları dener. İşgal rejiminin en tepesinde bulunan bay-bayan yöneticileri yıllarca Mossda çalışmış en mahir saha elemanlarıdırlar.
Dünyadaki bütün Yahudiler, Mossad’ın potansiyel gönüllü elemanlarıdır. Buna sanatçılar, sinema oyuncuları, yazarlar, akademisyenler, gazeteci, turist, iş adamları ve sporcular dahildir.
Bunun en son örneğini geçen 8 Mart ayında ölen 1971 yapımı "Damdaki Kemancı" filmi ile dünya çapında ün kazanan İsrailli aktör Haim Topol’dur. 87 yaşında ölen Topol’un ailesi, aktörün Mossad ajanı olduğunu açıkladı.
Aile, uzun yıllar İngiltere'nin başkenti Londra'da yaşayan Topol’un "gizemli" yurt dışı seyahatlerinde yanına ses kayıt cihazı ve kamerasını aldığını, daha sonra Mossad'ın başına geçecek olan Zvi Amir ile Londra’da sık sık görüştüğünü ifade etti.
Topol’un oğlu, bir Avrupa şehrine seyahat eden Malkin (Mossad irtibat subayı) ve Topol’un bir Arap büyükelçiliğini nasıl dinlediğini de detaylarıyla anlattı.
“Babam ve Malkin, Avrupa’daki bir Arap ülkesinin büyükelçiliğinin yanındaki daireyi kiraladı ve ortak duvarı delerek buraya dinleme cihazı yerleştirdi. Deşifre olmamak için de daireyi bir dişçi kliniği gibi dekore etti. Ancak duvar delindiği sırada çıkan ses nedeniyle büyükelçilikte çalışan güvenlik görevlileri daireye gelince, Topol, dişçi koltuğuna oturarak tedavi görüyor rolü yaptı. Güvenlik görevlileri de bunun üzerine daireden ayrıldılar.
Bütün bu imkân ve olanaklara rağmen Siyonist işgal rejimi Filistin direnişini bitiremedi. ABD, 20 yıl boyunca işgal ettiği Afganistan’dan zelil bir şekilde çekilmek zorunda kaldı.
Bu da iman, azim, gayret, fedakârlık ve Allah’a dayanma ile üstesinden gelinemeyecek iş, alt edilemeyecek düşman olamayacağının ispatıdır.