• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Dil, Allah’ın insanoğluna bahşettiği en büyük nimetlerdendir. Dil olmazsa, insanoğlu birbiriyle sağlıklı anlaşamaz, duygu ve düşüncelerini ifade edemez, medeniyetler ortaya çıkamazdı. Sanat, edebiyat, şiir, müzik, tarih ve bütün ilim ve bilimler meydana gelemezdi.

Dil, bir milleti diğer milletlerden ayıran temel etken, o milletin duygu ve düşüncelerini, tarihini, psikoloji ve sosyolojisini anlatmanın anlamanın yoludur.

Dil, bazen baş keser bazen savaşı keser…

‘Hançer yarası iyileşir ama dil yarası iyileşmez’

‘Dilimizi daima iyi kullanmalıyız. O, sizi mutluluğa götürdüğü gibi felakete de götürebilir. (Hz. Ali)

Sözleri büyük manalar ifade etmektedir.

Hz. Adem, cennette yasak olan ağaçtan yemesi sonrası dünyaya gönderilir.  Allaha karşı pişmanlık ve tövbesini dil sayesinde ifade etmiştir. Allah’ın kelamı olan vahiy, dil sayesinde söylenmekte, Peygamberler, dil ile insanları vahye çağırmış, hakikatleri dil ile sunmuştur.

Kalemi, yazdırtan, hüner ve maharetinin ana kaynağı dildir. 

Her dil, bir milleti temsil ederken aynı zamanda o milletin bütün tarihi birikim ve kazanımlarını nesillerden nesillere aktarır. Dilini kaybeden bir millet tarihini, kimliğini, geçmişe ait ne varsa her şeyini yitirmiştir.  Sömürgeci Batı’nın Afrikalıları sömürmek için kullanmış olduğu yöntemlerin başında o halkı dilleriyle olan bağını koparmak olmuştur.

 ‘Biz hiç bir elçiyi, kendi kavminin dilinden başkasıyla göndermedik ki, onlara apaçık anlatsın. Böylece Allah, dilediğini şaşırtıp saptırır, dilediğini hidayete erdirir…’ İbrahim: 4

‘Onu, senin kalbine uyarıcılardan olasın diye açık bir Arapça ile Rûhulemîn indirmiştir.’ Şuara:193-195

‘Nitekim kendi aranızdan, size âyetlerimizi okuyan, sizi her kötülükten arındıran, size kitap ve hikmeti öğreten, ayrıca bilmediklerinizi de öğreten bir peygamber gönderdik.’ Bakara: 151

Bu ayetler bir halka hitap etmenin, onlarla anlaşmanın yolu dilden geçtiğini bize haber veriyor.

Elbette bu, sadece o dili bilmek değil aynı zamanda o dili oluşturan arka plandaki duygu ve düşünceleri, tarih ve kazanımlarını da bilmekten geçer. Bazen aynı dili konuşan insanlar anlaşamazlar ve ‘aynı dili konuşmuyoruz, ortak bir dili yakalayamıyoruz’ derler.

Bu açıdan bakıldığında her dil o kavmin ve insanlığın ortak malı ve mirasıdır. Kaybolan her dil, bu mirastan bir şubenin bir parçanın kaybolmasıdır.

Dillere sahip çıkmak salt o millet ve topluğun sorumluluğunda değildir. İnsanlığın ortak tarihi mirasına sahip çıkmak için uluslararası manada devasa kurum ve kuruluşlar kurulmuştur. Kime ait olursa olsun bazı mekân ve yerleri UNESCO insanlığın ortak mirası ilan ediyor ve korumaya almaktadır.  Bunun gibi diller de aynı muameleye tabi tutulmalıdır.

İnsanlarımız, büyük masraf ve fedakârlıklarla okullarda ve farklı yollarla farklı dilleri öğrenmeye çalışırken neden kendi anadilimizi unutuyor, milyonlarca insanımızın konuştuğu dile engel ve yasaklar getiriyoruz? Bunu anlamak ve açıklamak mümkün değildir.

 Bu açıdan; ülkemizde milyonlarca vatandaş ve kardeşlerimizin konuştuğu dil olan Kürtçe’ye yönelik yasak ve engellemeler tamamen kaldırılmalıdır. Diller savaşma, çatışma, birbirimize üstünlük taslayacağımız araçlar değil, tam aksine bir zenginlik, kardeşliğimiz ve bir arada yaşamamızın teminatıdır. 

Asırlardır farklı dilleri konuşan insanlarımız arasındaki huzur ve barış; tek dil dayatmasıyla birlikte zarar gördüğü görülmelidir.

Bütün milletler gibi Kürt halkının gönlünü kazanmanın yolu onun dilini konuşmaktan geçer. Peygamber dahi olsa halkın konuştuğu dilden farklı bir dil konuşarak ünsiyet kurulamaz, gönülleri kazanılamaz.

Olması gereken ve temennimiz Kürtçe ve insanlarımızın konuştuğu bütün dillerin önündeki engellerin kaldırılması, eğitim dahil hayatın her alanında konuşulması, resmileştirilerek güvenceye alınması, aramızdaki kardeşliğe ve kaynaşmaya vesile olmasıdır.