• DOLAR 34.7
  • EURO 36.773
  • ALTIN 2961.825
  • ...

Türkiye’nin her tarafında son birkaç yıldır bir kuraklık yaşanıyor. Yağmurun azalması bir yana kar yağışı neredeyse yok denecek kadar azaldı. Bu durum başta çiftçileri etkilerken orta ve uzun vadede toplumun tamamını etkilemektedir. Sonuçta ‘canlılar için su hayattır, berekettir, rahmettir…’

Yağışın olması için edilen dualara Allah Teâla’nın icabet etmesinin bir sonucu olarak ülkenin büyük kesiminde kar yağdı.

İstanbul da yağan kardan nasibini aldı. Öyle bir yağdı ki, yollar kapandı, trafik kitlendi. İnsanlar evlerine gidemedi. Arabalarında 17-18 saat mahsur kalanlar oldu. Arabasını yolun ortasında bırakarak kar yağışı altında kadınlı-erkekli ve çocuklu saatlerce yol yüründü. Ambulanslar hastalarıyla, cenaze arabaları cenazeyle birlikte mahsur kaldılar.

İstanbul, araç giriş-çıkışlarına kapatıldı. Üç şeritli İstanbul-Ankara otobanı kapandı. Büyük masraflarla ve iddialarla yapılan Kuzey Marmara otoyolu da bundan nasibini aldı.

Bir vizyon projesi ve dünyanın en büyük havaalanı olacak olan İstanbul Havaalanı’nda neredeyse iki gün boyunca uçaklar iniş ve kalkış yapamadı. Yolcular günlerce mahsur kaldı. Özellikle Türkiye dışından olan yolcular büyük sıkıntı yaşadı.

Denizyolu ile yapılan seferleri saymıyorum. Onlar zaten kar yağışı öncesinden durmuştu.

İstanbul’da halk bu sıkıntıları yaşarken yağan kara kimse sevinemedi. İşte barajdaki sular şu kadar yükseldi, doluluk oranı şu kadar oldu, şeklinde haberler yapılmadı, yapıldıysa da kimseyi ilgilendirmedi.

Herkes bu meseleden nasıl nemalanırımın derdine düştü. Kendi hata ve yanlışlarını görmeden, kendini savunma adına olay farklı mecralara sürüklendi. Kendisi en mükemmelini yapmış da karşı tarafı eleştirme yarışına gidildi.

2004’den beri İstanbul’da yaşayan biri olarak yaşanan durumu objektif olarak görmeye ve değerlendirmeye çalıştım. Burada söyleyeceklerim bir tarafı yerme ya da övme asla değildir.

Sorun ve sıkıntılardan hepimiz mağdur oluyoruz. Her partiden ve görüşten insan bu sıkıntıyı yaşadı ve yaşamaya devam edecek. Bir beş, on yıl öncesiyle kıyaslandığında sadece belediyeler değil bütün kurumlarda bir gevşeklik, lakaytlık, sorun ve problemlere çözüm üretme yerine zamana yayma, problemleri birbirine havale etme, nemelazımcılık hakim.

Allah rahmet eylesin Kadir Topbaş döneminde şahit oluyordum. Sabah kalktığımız zaman bazı caddelerin boydan boya yeniden asfaltlandığını görüp hayret ederdik. Bu caddenin eski asfaltı ne zaman kazındı, yenisi ne zaman döküldü...

Geceden, onlarca araç ve yüzlerce işçi bir anda işe başlar, trafiğin bitme noktasına geldiği saatlerde kimseye sıkıntı vermeden günlerce sürecek ve halka eziyete verecek iş, birkaç saat içinde bitirilirdi.

2017’de yoğun kar yağışı olmuştu. Kadir Topbaş, arkasına onlarca kar küreme aracını dizmiş bir halde, ‘karı bekliyoruz, hazırız’ diyerek basın ve medya ordusuna yaptıkları hazırlığı anlatırdı.  AKOM’dan ‘Kar Trakya’dan giriş yaptı şuraya geldi, şu an burada, şu kadar saat sonra İstanbul’a ulaşacak’ diye anlık haberler verilirdi. 

Karayolları kendi sahasındaki yolları temizlemek için seferberlik ilan eder, müdürü, şefi, mühendisi bizzat sahada olurdu.

Ama son olay şunu gösterdi ki iş takibi, hesap sorma, plan ve hazırlık kurumların çoğunda yok, sadece kağıt üzerinde görülüyor. Herkes günü kurtarmaya çalışıyor. Birçok devletten daha büyük olan İstanbul Büyükşehir belediye başkanı İngiltere B. Elçisiyle balıkçıda 3 saat süren bir yemek yiyor. Önümüzdeki seçimlerde C. Başkanı adayları arasında ismi geçen bir belediye başkanının İngiltere elçisiyle ne işi olur, ne konuşur… Bu, ayrıca konuşulması ve irdelenmesi gereken bir konu.

İstanbul’u idare edemeyen bir zihniyet ve şahsiyet nasıl olur da Türkiye’nin iç ve dış sorunlarını çözebilir, bunun da görülmesi lazım.

Sadece İBB değil yerel belediyeler de üzerine düşeni yapmadı. Karın en yoğun olduğu yerlerden biri olan Başakşehir ve Arnavutköy belediyeleri iktidar partisine ait. Hükümet tarafından bir engelleme, köstek olma durumu olamaz. Ne yazık ki sahada yoktular. Başakşehir, büyük sitelerden oluşan bir yerleşim yeri ve bu durum kar ile mücadele etme açısından büyük bir avantaj. Başakşehir’in merkezinde 4 saat arabada mahsur kaldıktan sonra arabayı yol kenarına bırakıp 5 saat yürüyerek ancak eve ulaştım. Arabayı iki gün sonra ancak çıkarabildim. Üç gün sonra bile kaldırımlardaki kardan dolayı yayalar kaldırımda yürüyemiyor. Ortada ne Başkan ne de sahayı teftiş eden bir yetkiliye rastladım.

Merkezi-yereli, Büyükşehiri-ilçe belediyesi, resmi-özel… Bütün kurumlar sınıfta kaldı.

İnşallah bu sıkıntı herkes için bir uyarı ve ders almaya dönüşür. Şahıslar ve kurumlar elbet eleştirilmeli ve hesap sorulmalı fakat esas mesele kim yaparsa yapsın hata ve yanlışı hedefe koymak ve bunun tekrar etmemesi için gerekenlerin yapılmasıdır. O zaman ilerler, büyür ve sıkıntıları aza indirmiş oluruz…