‘Helalleşme’ mi dediniz…
Allah Teâlâ insanı ‘zalim ve cahil’ (Ahzab: 72) olarak tarif etmiştir. Bu zalim ve cahil olan insan, dünya hayatı boyunca hatalar yapar, kendi nefsine ve diğer insanlara zulmeder. Allah’a karşı vazifesini yapmayarak günahlar işler.
İşte bu zalim ve cahil insanın aynı zamanda farklı yönleri de vardır. Hiçbir canlıda olmayan bir yetenek ve istidatla yaptığı kötülük ve günahların farkına varır, utanır, pişman olur. Yeni bir sayfa açmak için bozuk sicilini temizlemek ister. Yaptığı kötülükleri telafi etmek için olanca çabayla çalışır, didinir.
İnsanın hata ve yanlışlarının farkına vararak terk etmesi bir eksiklik ve noksanlık değil aksine bir erdem ve fazilettir.
Allah’a karşı yapılması gerekip de yapılmayan, yapılmaması gerekip de yapılmayan fiillerde muhatab direk Allah’tır. Kul, Allah’a karşı pişmanlığını belirtir, günahlarının silinmesi için ‘tövbe ve istiğfar’ eder. İşlediği günahı terk eder ve bir daha yapmamak üzere söz verir.
Bu şekildeki bir tövbenin kabul edileceği umulur. Sonuçta affedecek olan Allah’tır. Allah tövbeleri seven ve kabul edendir.
İnsanlara yapılan zulüm ve haksızlıkta muhatap Allah ile beraber zulmettiği mazlumdur. Yani ‘kul hakkı’dır. Kul, hakkını affetmedikçe Allah da affetmez. Kul hakkının affı için ‘helalleşme’ tabiri kullanılmaktadır.
Helalleşme; haram’ın karşıtı olan helal ’den gelmedir. Helalleşme ile insanlar birbirleri üzerindeki geçmiş haklarından karşılıklı olarak feragat eder, geçmiş haklarını birbirlerine isteyerek bağışlarlar.
Helalleşmeden sonra kulun hakkı ortadan kalkmakla birlikte, helâllik dilemeğe yol açan fiil helâl hale gelmiş olmaz. Yani ortada bir haramı helâl haline getirme durumu yoktur, yalnızca kişinin yapılan şeyden dolayı kendi hakkından vazgeçme durumu vardır. "Helalleşme ile zalim, mazlumdan üzerindeki hakkı bağışlamasını dilemiş olur. Allah'ın haram kıldığı şeyden hâsıl olan günahı bir kimsenin helâl kılması mümkün değildir" (Tecrîd-i Sarîh, Tercümesi, VII, 376)
Helalleşmede zararın tazmin edilmesi ve mazlumun -karşılığını alır veya almaz- isteyerek hakkından feragat etme durumu vardır. Bu hak mal olur, can olur, onur veya şahsiyetin zedelenmesi olur…
Bu izahatlardan sonra gelelim, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun helalleşme sözlerine…
Her insan gibi Kılıçdaroğlu’nun da hata ve günahlarının farkına varması ve helallik dilemesi sevindiricidir. Vazifemiz; şeytana yardımcı olmak, onun işini kolaylaştırmak değil, aksine insanların şeytanın yolunda değil Hak ve istikamet üzere yürümeleri için çalışmaktır.
Kılıçdaroğlu, hangi günahlar ve cürümler için kimden ve ne şekilde helallik dileyecek? Kendi günahları için mi yoksa mensubu olduğu parti adına mı helallik dileyecek? Bunu açıklamalıdır.
Mensubu olduğu parti, bu sistemin kurucusu ve kollayıcısıdır.
Cumhuriyetin kurulmasından itibaren sistemin işlediği bütün günah ve zulümleri ya kendileri işlemiş ya da onların dikte etmiş oldukları kanun ve yasalarla işlenmiştir. Dersim-Zilan katliamları, Kürtlere yapılan bütün zulümler, Şeyh Said, Said-i Nursi ve bütün İslam âlimlerine reva görülenler, bu sistemin ürettiği PKK ve diğer bütün örgütlerin işlemiş oldukları cürümler, Müslüman halka ve inancına yönelik düşmanlık, askeri darbeler ve sonrasında işlenen hukuksuzluklar… Bütün bunlar CHP’nin hanesinde olan günahların bir kısmıdır.
CHP, Hem Allah’a karşı ‘hem de kullarına karşı büyük günah ve cürümler işlemiştir. Yaptığı cürümleri öncelikli olarak kabul ederek Allaha karşı tövbe ve istiğfar’ etmeli, zulmetmiş oldukları mazlumlarla da ‘helalleşme’lidir.
Mazlumların hakları iade edilir, zararları tazmin edilir, halkın dinine ve diline olan düşmanlık terk edilir, yapılanlardan dolayı özür dilenir, askeri darbe ürünü olan mevcut anayasanın yerine hak, adil ve halkın inançlarıyla uyumlu bir anayasa düzenlenir yürürlüğe konulur. Bunun sonucunda halk, haklarından feragat ederek helalleşecek ise buna da yine halk karar verir.
Helalleşmek isteniyorsa haydi, hodri meydan…