• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

"…Büyük güçlerin BM sisteminde sahip oldukları ayrıcalıklar, ancak uluslararası barışçıl düzeni herkesin çıkarına desteklemeleri ve kendi çıkarları uğruna onu görmezden gelmemeleri veya baltalamamaları koşuluyla haklı görülebilir. BM, dünya güçlerinin emrindeki, değerlerden yoksun bir boks ringi değildir…"

Bu sözler Müslüman bir ülkenin devlet başkanına ait değildir.  Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’in BM’nin 76. Genel Kurul Toplantısı’nda yaptığı konuşmadan bir parçadır.

BM’nin yapısı ve karar alma mekanizması yıllardır tartışılmaya devam ediliyor.

24 Ekim 1945'te kurulan; 26 Haziran 1945’de 50 ülke tarafından imzalanan antlaşmayla BM, kendini "adalet ve güvenliği, ekonomik kalkınma ve sosyal eşitliği uluslararasında tüm ülkelere sağlamayı amaç edinmiş küresel bir kuruluş" olarak tanımlamaktadır. Hâlihazırda üye sayısı 193’e ulaşmıştır.

Evrensel düzeyde uluslararası ilişkilerde kuvvet kullanılmasını yasaklayan bir antlaşma olması hasebiyle önemlidir. Kuruluş metninde yazılan amaç ve hedefler insanlığın ortak değerleridir. 193 ülkeyi bünyesinde barındıran bir kuruluş olması hasebiyle barış ve huzurlu bir dünyanın oluşturulmasına büyük katkılar sunabilirdi.

Ama gel gör ki pratikte bu böyle olmadı. Mazlumdan yana ve zalime karşı olması gereken ve bu yönüyle anlam kazanacak olan BM, bu görev ve sorumluluğunu hiçbir zaman yerine getirmedi.

Örgüt, Genel Kurul, Güvenlik Konseyi, Ekonomik ve Sosyal Konsey, Yönetim Konseyi, Genel Sekreterlik ve Uluslararası Adalet Divanı, gibi organları olsa da en önemli organı Güvenlik Konseyi’dir.

  1. Dünya Savaşında galip gelen ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa -ki bunlar dünya üzerindeki işgal ve sömürü düzeninin en tepesinde yar alan ülkelerdir- kendilerine diğer hiçbir üye ülkenin sahip olamayacağı imtiyaz ve ayrıcalıklar tanıdı. Üye 193 ülkenin 187’sinden daha güçlü ve etkin bir rola sahip oldular.

Dünyanın bütün ülkeleri Genel Kurul’da bir kararın altına imza atsa da Güvenlik Konseyi daimi üyesi olan 5 ülkeden birinin vetosuyla oy birliğiyle alınan karar geçersiz sayılmaktadır. Yani 5 ülkeden biri dünyadan daha güçlüdür.  

BM’nin mevcut yapısı ile dünya barışına, küresel adalete ve huzura hizmet etmesi mümkün değildir. Güvenlik Konseyinin veto hakkına sahip daimi beş üyesi arasında tek bir Müslüman ülke yoktur. Üçü Batı bloğuna mensup Hristiyan, İngiltere, ABD, Fransa; ikisi de eski sosyalist bloğuna mensup Çin ve Rusya’dır.

BM, tarihinde Müslüman bir Genel Sekreter görev yapmamıştır.

Coğrafi anlamda Afrika ve Güney Amerika’nın, kültür ve inanç anlamında İslam dünyasının temsil edilmemesi ve daimi üyelere tek başına karar alınmasını önleme (veto) yetkisi ve gücün verilmesi adil değildir. Adil olmayan böyle bir karar alma mekanizması, alınan karar ne olursa olsun adalet duygusunun zedelenmesine neden olmaktadır. Mevcut yapı bu nedenle devam ettirilmemelidir.

BM’nin karar alma mekanizmasından şikâyetçi olan sadece Almanya değildir. Dünyanın bütün ülkeleri, mazlum ve ezilenleri bu mekanizmadan rahatsızdır. Almanya’da karar alma mekanizmasında etkin olsaydı bu şekilde veryansın etmeyecekti.

Neredeyse bir asırdır Filistinlilere katliam, soykırım uygulayarak topraklarını işgal eden Siyonist işgal rejimi aleyhine tek bir karar çıkmamıştır. Beş daimi üye ülkenin yaptığı bunca katliam ve soykırımdan dolayı BM’de hesap sorulamamış, aleyhlerine bir karar alınamamıştır.

Dünyada huzur, barış ve refahın yayılması bu yapının değişmesi ile mümkün olabilecektir. Daimi üyelik sıfatının tamamen kaldırılması, on beş üyeli konseyin tüm üyelerinin belli bir süre için seçilmesi, her kıtanın ve inancın nüfus yoğunluğuna göre nisbî bir şekilde temsil edilmesi, hiçbir üyenin veto yetkisinin olmaması, kararların çoğunlukla alınması adalet ve hakkaniyete en uygun çözümdür.

Bunun değişmesinin yolu, dünyanın bütün ülkelerinin bu yapıyı bu şekilde kabul etmemeleri ve bunu pratikte göstermeleridir.