• DOLAR 34.376
  • EURO 36.85
  • ALTIN 2971.983
  • ...

Kudüs, bizzat Alemlerin Rabbi tarafından mübarek kılınan mekandır. Bu kutsiyeti ilelebet devam edecek ve kimse bunu engelleyememiş ve engelleyemeyecektir.  

Kudüs; şahsiyetlerin, olayların, safların, Müslümanların ve ümmetin içinde bulunduğu durumu anlatan bir mihenk taşıdır. Davasında, amaç ve hedefinde Kudüs olmayan bir yapının istikamet ve kıblesi şaşıdır, terstir, onda ümmete ve insanlığa bir fayda ve hayır yoktur.

Kudüs, ümmetin özgürlüğü ve esareti onun özgürlüğüyle ölçülen kutsal mekândır.

Kudüs, Müslümanların ilk kıblesi, Peygamberimiz Hz. Muhammed Aleyhisselam’ın bütün Peygamberlere imamlık ettiği ve oradan Mi’rac’a yükseldiği mekândır. Yer ile gök arasındaki asansör ve merdiven. Madde ile mana arasındaki ince çizgidir.

Hz. Ömer’in bizzat anahtarlarını teslim aldığı ve bize emanet bıraktığı şehirdir.

Kudüs; Türkleri, Kürtleri, Arapları ve ümmeti birleştiren bütün etnik ve mezhepleri kuşatan ve  etrafında birleştiği davadır. Uğruna en değerli başların feda edildiği, Haçlıların işgalinden kurtaran Selâhaddin’in bize bıraktığı emanettir.

Yaklaşık iki milyar Müslümana rağmen, bu mübarek ve kutsal belde siyonist işgal altında kendisini kurtaracak Selahaddin’i beklemekte.

Buranın sahibi olan Müslümanlar kovulmakta, katledilmekte, sürülmekte ve zindanlara doldurulmaktadır. Özgürce ziyaret ve ibadet etmelerine izin verilmemektedir. Bir oldubittiyle her an yıkılmak ve tamamen işgal edilmek üzere olduğunu görülmektedir.

Ümmetin bütün fertlerinin özgürlüğü ve işgalden kurtarılması için mücadele etmesi gerekirken maalesef bazıları düşmanla bir olup Kudüs davasına ihanet etmekte. Arapların meşhur bir sözü vardır. Sürüyü koruması gereken çoban, sürüye düşmanlık ettiği bir dönemde kurtlara sitem ve levm edilmez. Müslümanları ve kutsal mekanlarını koruması gereken bir kısım idareciler düşmanla işbirliği yapıyorsa düşmana söz söylenemez.

İşgal, ihanet, bölünmüşlük ve tefrikanın ayyuka çıktığı bir dönemde İsra ve Mi’rac hadisesinin yıldönümünü bir kez daha yâd edeceğiz. Sadece bu hadiseyi değil aynı zamanda Kudüs’ün Haçlıların işgalinden kurtarılmasının da yıldönümünü idrak edeceğiz.

Kudüs’ün tekrar gündemimize girmesi ve hak ettiği değeri bulması, Aksa’yı koruyan murabıtların ve direnişin desteklenmesi, işgalden kurtarılmasına vesile olması için Recep ayının son haftası ‘Kudüs Haftası’ olarak ilan edildi.

Dünya Müslüman Âlimler Birliği’nin öncülük ettiği, Diyanet İşleri Başkanlığı ve dünya genelinde birçok İslami kurum ve kuruluşun desteklediği bu karar önemli bir adımdır. Bu haftada, konferanslar, davet çalışmaları, ilmi paneller ve halka açık etkinlikler düzenlenmelidir.

Filistin halkıyla yapılacak güç birliği, işgal rejiminin Kudüs’ü Yahudileştirme hayallerini suya düşürecek ve ilelebet bitirecektir.

Kudüs Haftası ve Miraç geceleri dua, zikir ve ibadetlerle birlikte Siyonist işgal ve zulmün protesto ve tel’in edildiği vakitler olmalıdır.

Bu gün ve haftalar, siyonistler ve işbirlikçileri için kâbus vakitleri olmalıdır. Miraclar, Müslümanların Kudüs ve davası etrafında kenetlenerek zulme ve istikbara karşı seslerini haykırdığı ve ileriye dönük atılımların gerçekleştiği gecelere dönüşmelidir. Namazın farz kılındığı ve Resulullah’ın Sidret’ül Münteha’ya yükseldiği bu gece, Müslümanlar için de Allah’a yoluculuk, madden ve ma’nen yükselme vakitleri olmalıdır. Yoksa İsra ve Miracı anmanın, Kudüs Haftası ilan etmenin bir anlamı olmayacaktır.

Allah bu gün ve geceleri Kudüs’ün özgürlüğüne kavuşmasına vesile kılsın…