• DOLAR 34.7
  • EURO 36.773
  • ALTIN 2961.825
  • ...

Türkiye, kırk yıl önce gerçekleştirilen kanlı 12 Eylül Askeri Darbesinin 40. yılını geride bıraktı.

Darbenin kimler tarafından organize edildiği, kimlerin maşa, kimlerin piyon olarak kullanıldığı net olarak ortaya çıkmış durumda. Gerçi ilk günden her şey ayan beyan ortada idi. Açıklananlar sadece  ‘malumun ilamı’ oldu.

Darbeye giden süreç, ülkenin siyasi, ekonomik ve güvenlik noktasında düşürüldüğü durum, darbecilerin amacı, darbecilerin yaptıkları… Yeni nesillere iyi anlatılmalı ki tarih tekerrür etmesin.

Darbenin dış bağlantısı olması ya da olmaması, kadife, pembe, kırmızı olması, sağ-sol ya da farklı isimlerle isimlendirilmesi darbenin mahiyetini değiştirmez. Dış bağlantısının olmaması onu masumlaştırmaz, meşrulaştırmaz. Darbe, darbedir.

Halkın iradesine karşı yapılan darbeler, zulümdür ve halkın haklarının gaspıdır. Etki ve sonuçları ekonomik, siyasi, psikolojik boyutuyla uzun yıllar devam eder. Zulüm ve kötülüklerin anasıdır.

Bütünün içerisinde bir parça ve cüz olan dönemin Diyarbakır E Tipi Cezaevinde insanı insanlığından utandıracak zulüm ve işkenceler, Kürd halkında nasıl bir kırılmaya ve hangi sonuçlara sebep oldu, hepimizin malumudur.

Darbecilerden hesap sorulmadan hepsi bu dünyadan göçüp gitti. Onlardan hiç kimse yönetimde değil ama onların hazırlamış olduğu Anayasa ile halen yönetilmeye devam ediyoruz.  

Bu ülkede siyasi partilerin, STK’ların ve halkın üzerinde ittifak ettiği nadir konulardan bir tanesi de 82 Anayasası’nın değiştirilmesidir. Bütün bunlara rağmen bu Anayasa ile yönetiliyor olmamız büyük bir çelişkidir. Neden değiştirilmiyor anlaşılabilir bir durum değildir.

İktidarıyla muhalefetiyle, askeri ve siviliyle, meclisi ve yargısıyla, işvereni işçisiyle… Kısacası toplumun bütün kesimlerinin öncelikli meselesi bu Anayasanın değiştirilmesi olmalı. Ülkenin bundan daha önemli bir sorun ve gündemi olmamalıdır. Bu deli gömleği Anayasa durdukça yeni darbelere ortam sağlayacak, yeni darbeciler türetecektir.  

Yeni Anayasa Nasıl Olmalı?

  • Vesayetten ve ideolojiden arınmış, sivil bir anayasa olmalıdır.
  • Yeni anayasanın başlangıç bölümü kısa ve öz olmalıdır. Etnik vurgu yapılmaksızın insani hak ve özgürlüklere kuvvetli bir vurgu yapılmalıdır.
  • Bu yeni anayasanın değiştirilemez nitelikte hiçbir maddesi olmamalıdır.
  • Yeni anayasa herhangi bir ideoloji dayatmamalı, bu çerçevede hem seçilecek milletvekillerinin hem de devletin değişik kademelerinde görev alacakların yemin metni değiştirilmelidir. Hiç kimse bir ideolojiye bağlılık üzerine yemin etmemeli ama herkes bu toplumun faydasına çalışacağına dair yemin etmelidir.
  • Yapılacak yeni anayasada toplumun ihtiyaçları, halkın talepleri ve farklılıkları dikkate alınmalıdır. Yeni anayasa; toplumun farklı kesimlerinin ortak paydalarda buluşmasını sağlayacak, hiçbir vatandaşın ötekileştirilmesine veya iç düşman olarak tanımlanmasına yol açmayacak şekilde hak ve adalet ölçüsü gözetilerek yapılmalıdır…

 

Böyle bir Anayasa yapmak çok mu zor ya da halkımız böyle bir anayasayı hak etmiyor mu? Değil, tam aksine… Herkes kendi doğrularını bir kenara bırakarak, Allah’ın bütün insanlar için verdiği haklara razı olursa sorun ve mesele bitecektir…