• DOLAR 34.388
  • EURO 36.852
  • ALTIN 2968.442
  • ...

ABD’nin dünya kamuoyuna ‘Yüzyılın Antlaşması’ diye yutturmaya çalıştığı komplonun ön çalışması olan ‘Bahreyn Çalıştayı’ 25-26 Haziranda Manama’da gerçekleşti. ‘Refah için Barış’ adıyla yapılan “çalıştay”a Bahreyn, Suudi Arabistan, Katar, BAE, Ürdün, Mısır ve Fas katıldı. Filistinli bütün gruplar, bu “çalışta”ya katılmayarak boykot çağrısı yaptılar.

Bu ekonomik çalıştay, söylenildiği gibi Filistin halkının ekonomik sorun ve problemlerine çözüm üretmek amaçlı değildir. Tam aksine;

  • Başta Kudüs olmak üzere bütün Filistin toprakları üzerindeki işgal ve talanın kabulü,
  • Siyonist varlığının tanınması ve kabulü,
  • Batı Yaka’daki Siyonist yerleşkelerinin güvenliğinin sağlanması,
  • Direnişin tamamen bitirilmesi,
  • Muhacir olan milyonlarca Filistinlinin geri dönüş umudunun tamamen sona erdirilmesi,
  • Başta Suud olmak üzere işbirlikçi Arap krallıklarının perde arkasından gizliden gizliye işgalci Siyonistlerle yürüttükleri kirli ilişkilerin alenileştirilmesi ve normalleştirilmesi hedeflendi.

Ki Trump, Suudi Arabistan ziyaretinde işbirlikçi Arap krallarına, ‘siyonistlerle perde arkasında devam eden ilişkilerinizi perde önüne taşıyın’ talimatını vermişti.

Manama Görüşmeleri ile ilgili israil’in TV kanalına röportaj veren Bahreyn Dışişleri Bakanı Halid bin Ahmed Al Khalifa, “İsrail, tarihsel olarak bu bölgenin mirasının bir parçası, yani Yahudi halkının aramızda bir yeri var… Bu görüşmeleri bu yüzden çok önemsedik ve bu tarihi fırsatı kaçırmak istemedik’ diye açıklamada bulunurken, Filistin yönetiminin Manama görüşmelerini boykot etmesini ise ‘hata’ olarak değerlendirdi. Böylece bu “çalıştay”ın amacını açıklamış oldu.

Bu görüş sadece Bahreyn’in görüşü değil, oraya katılanların ortak görüşüdür. Bu hainler bu düşüncede olsa da eminiz ki halkları tam tersi kanaatteler. Onurlu, vatansever hiçbir Müslüman ve Arap bu sözleri sarf edemez ve bu zilleti kabul edemez. Başta Oslo Görüşmeleri olmak üzere farklı adımlarla Siyonist işgali tanıyan FKÖ ve Başkanı Mahut Abbas dahi böyle bir adım atmaya cesaret edemedi. Mahmut Abbas, ‘Siyasi çözümün ekonomik çözümden önce geldiğine inandığımız için Bahreyn “Çalıştayı”na katılmayı reddettik. Ulusal haklar alınıp satılan gayrimenkuller değil’ diyerek Filistin halkının duygularına tercüman oldu.

‘Bahreyn İhanet Çalıştayı’na karşılık Gazze’de başta HAMAS ve El Fetih olmak üzere Filistinli 19 grup, Milli Şeref Misakı adıyla bir bildiri yayınladı. Misakta;

  • İşgal rejimiyle siyaset, kültür, ekonomik, spor, medya ve güvenlik alanlarında her türlü ilişkinin reddedilmesi,
  • İşgal rejimiyle ilişkilerin normalleştirilmesinin cinayet olduğu,
  • Filistinli mültecilerin 1948’den itibaren çıkarıldıkları vatan topraklarına dönme hakkına bağlı olunduğu
  • UNDWA’nın tasfiyesine ve alternatif vatan projelerine karşı olunduğu,
  • Yüzyılın anlaşmasına ve karanlık projelere karşı koymanın milli bir zaruret olduğu kaydedilerek, bölünmüşlük halinin sona erdirilerek birlik ve bütünlüğün sağlanması gerektiğine dikkat çekildi.

Bu misakla, Filistin halkı bu ihanet “çalıştay”ını ve Yüzyılın komplosunu reddetti. Vatan ve bağımsızlığın olmadığı bir yerde ne refah ne de ekonomik hayat olacaktır. İşgal ve talan bittiğinde refah ve ekonomik durum kendi kendine düzelecektir. 

Siyonistler ne Oslo Görüşmeleri öncesi ne de sonrası verdikleri hiçbir sözü tutmadılar. Kendilerine büyüt lütuflarda bulunan Allah’a ve peygamberlerine verdikleri sözlerde durmayarak ihanet eden bir kavim, Müslümanlara verdikleri sözde hiçbir zaman durmazlar.

Kudüs ve Filistin toprakları bütün ümmetin malıdır ve alınıp satılan bir toprak parçası değildir. Onur ve izzet, parayla alınıp satılan, menfaat karşılığı vazgeçilen değerler değildir. Aksine ölüm pahasına olsa da bu değerlerden vazgeçilmez. Ancak Suud, Bahreyn ve BAE gibi ülkelerin başında olan hainler onur ve izzetlerini para ve menfaat karılığı satarlar.