• DOLAR 34.551
  • EURO 36.243
  • ALTIN 3000.421
  • ...

Yazı, sese giydirilen elbisedir. Ses, ancak kendini harflerle ifade edebilir. Aslında bizler “a” dediğimizde sadece “a” sesini çıkarmış oluyoruz, harfin kendisini değil. Aynı harf, farklı  dillerde/kullanılan alfabelerde farklı şekillerde sese giydirilmiş bir elbise olabiliyor.  Arapçada “elif”, latini harflerde ise “a” olarak kendini gösteren bu durum, diğer alfabelerde de farklı harflerle kendini ifade etmektedir.

Ses ve kendini ifade konusunda sorunumuz olmasa da özellikle ilkokul düzeyinde çocuklarımızın çektiği işkencenin ne menem olduğunu biliyor muyuz? El yazısı işkencesinden bahsediyorum: Milli Eğitim Bakanlığının bir türlü oturaklı ve istikrarlı olmayan eğitim politikaları daha ne zamana kadar bu minvalde devam edecek? Gözlemlediğimiz ve şu ana kadar algıladığımız tesbit; özellikle eğitim politikamızın deneme-yanılma modeliyle gittiğidir. Yap-boz tahtasına dönen bu politikanın nesiller üzerindeki etkisini idrak edecek şuur ehli bir basiret sahibi yok mu acep? Bunca güzel ilerlemeler ve ileriye dönük olan gelişmeler neden Milli Eğitime de yansımıyor diye düşünemeden edemiyor insan.

İstikrar, her işin köklü yol almasının temel esasıysa bunu göstremek ve eğitimi/eğitimciyi her yıl farklı modeller, sınav çeşitleri ve hesaplamalarıyla meşgul etmek, istikrar olmasa gerek. Düşünün ki bir “sistem” oturtulmadı bugüne dek ve hala da oturtulur gibi de görünmüyor.

Doğrusu insanın aklından geçmiyor değil: Acaba bir derin el, bilerek mi bunun önünde engel çıkarıyor; yoksa halkın istikbaliyle oynayanlar mı var? Eğitim dışında her alanda bir şekilde telafi yapılabilir. Kaybedilenler geri kazanılabilir. Fakat eğitimsiz bir millet, eğitimsiz bir devlet başkalarına köle olmaktan kurtulamayacaktır. Hayatın bel kemiği istikralı bir eğitimdir.

Eğitimin temel araçları bilgiyi aktarma veya sembolize etmektir ki; alfabeler iletişim adına bilgiyi elbiseye büründürüp anlaşılır kılar. Gel gör ki; bu konuda da Mili Eğitim politikamız, oturaklı olmadığı gibi yap-boza dönmüş. İlkokullarda el yazısı için az mücadele verilmedi hani. Şimdi ise seneye düz yazı kullanılacakmış. Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, Sinop`un Ayancık ilçesinde Sivil Toplum Kuruluşlarıyla bir araya geldiğinde bir öğretmenin bu konuda sorduğu soru üzerine şu cevabı vermiş: “Yazma eğitiminde önümüzdeki yıl (2017-2018) bitişik eğik el yazısıyla öğretim yerine dik temel harfler kullanılacak.” Buyrun bakalım.

Bu meyanda gelecek yıldan itibaren ilkokul birinci sınıflarda uygulamaya geçilecek metodun adı "dik temel harflerle ses temelli okuma yazma öğretimi" olacakmış. İlkokul 3. sınıftan itibaren ise daha az ayrıntısı olan daha az eğimli, karmaşık olmayan ve çok daha sade bir el yazısı karakteri üzerinde de kaligrafi ve tipografi uzmanları çalışmalarını sürdürüyormuş. Yani çocuklar, dik yazıya önümüzdeki dönem başlayacak ve dik yazı öğreneceklermiş. Doğrusu şahsen el yazısını ben de sevmiyorum. Belki de dik yazıyla öğrenim gördüğüm için olsa gerek. Fakat oğlumun eğik el yazısıyla nasıl bir işkence çektiğine ben şahidim. Meğer ne çok buna karşı olanlar varmış da haberimiz yokmuş.

İşte tam da bahsetmek ve vurgulamk istediğim konu buydu. Eğitim ve Öğretimde iletişimin bel kemiği olan yazı/alfabe bile eğitim politikası açısından oturmuş değil. Bir işin esası oturmamışsa detaylar da oturmaz.

Milli Eğitim buna mecbur mu? Elbette hayır. Fakat tarihte Türkler 12 alfabe kullandı diye eğitimde ve ilgili politikalarında istikrarsızlık irsi/soya çekim olmak zorunda olmasa gerek. Bir nesli el yazısının kurbanı kabul edip dik yazıyla devam durumunu kabullenmek kayıp kazanç açısından sorun değil/telafi edilebilir.  O zaman sorunun asıl adı eğitimde her açıdan “istikrarsızlık”. Vurgulamak istediğim de bu.  Köklü bir eğitim, istikrarlı ve sürdürülebilir kararlar ışığında yol alır.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları