TVF (Türkiye Varlık Fonu)
26 Ağustos 2016`dan bu yana memlekette gündem olan ve en çok konuşulan konulardan biri de Başbakanlığa bağlı olarak “Türkiye Varlık Fonu” konusudur. Yapılan şirket devirleri ve nakit aktarımlar neticesinde gittikçe artan bir sermayeye sahip olan TVF, 200 milyar dolarlık bir sermaye hedeflemiştir.
Muhtelif finansal varlıklara yatırım yaparak gelirini artırmayı hedefleyen, devletin sahipliği ve yönetimi altında çalışan bu fonun geliri, genellikle bütçe fazlalarından oluşur. Dolayısıyla bu tür varlık fonları, cari işlem fazlası olarak biriken para rezervlerinden oluşan fonlardır. Buna göre bir ülke, bütçe fazlası veriyorsa bu fazlayı 4 şekilde kullanabilir:
1- Harcamalarını artırır.
2- Var olan vergi yükünü düşürür.
3- Borçlarını erken ödeyebilir.
4- Bir varlık fonu kurarak bütçe fazlalarını buraya aktarır.
Böylelikle bu fonla ulusal ya da yabancı bazı finansal varlıkları satın alıp gelirlerini artırmaya çalışarak gelecek kuşaklara refahı aktarma yoluna gidebilir şeklindeki zamana ve nesillere yayılan iyimserlik, ne derece inandırıcıdır bilemiyoruz. Fakat ekonomistler bu konuda şimdiden ikiye ayrılmışlar. Biraz daha açıklamak gerekirse:
1953`ten bu yana 55 ülkede kurulu bulunan bu fon, G-20 diye bilinen gelişmiş 20 ülke tablosunda Almanya, Arjantin, Güney Afrika, Hindistan, İngiltere, Japonya ve Türkiye olmak üzere 7 ülkede uygulanmıyor. Buna karşın daha çok petrol veya doğalgaz ihracatçısı olan ülkelerde uygulanan varlık fonu, ABD ve Çin`de uygulanmaktadır. Bu fon, devlet kontrolündeki yatırımları gerçekleştirmek için kullanılan bir araçtır. Bu yönüyle alternatif bir kaynak olsa da elbette beraberinde bazı soru işaretlerini getirmiyor değil. İddia ve tespitlerden bazıları şunlardır:
-Türkiye`nin bütçe fazlasının olmaması
- Bu fonun yatırım için değil borç alabilmek için kurulmuş bir yapı olması.
- Sayıştay denetimine tabi olmaması.
- Kamu gelir ve harcamalarının tek bütçe displinini bozması, yani parallel “hazine” olması.
Buna karşın TVF, kendine devredilen şirketlerin, bankaların ve bunların gayrı menkullerinin gelirleri ile bunların satışı ve özelleştirilmesi yahut halka arz yoluyla elde edilecek gelirlerle her türlü finansal işlemler yapabilir. Bünyesindeki şirketlerle piyasadan kaynak oluşturabilir/toplayabilir. Gerek yurt içinde gerek yurt dışında yapacağı finansal işlemlerle bu fon, normal bir şirketin tabi olduğu kanun ve prosedürlerden vareste olan bir farkındalığa sahiptir. Bakanlar Kurulu kararıyla bu ayrıcalığa kavuştuğundan özel statüdedir.
Her ne kadar bu gibi özellikleri olsa da TVF`nin sağlayacağı artılarından bazıları da şöyle kaydedilmiştir:
- Büyük çaplı alt yapı projeleri için finansman sağlanması.
- Yüksek teknolojik ürünlere yönelik ar-ge yatırımları için bütçe ayrılması.
- Büyüme oranında artış sağlanması.
- İstihdam sağlayacak yatırımların artırılması.
Bu doğrultuda son dönemdeki otoyol, köprü, tünel, kanal İstanbul, askeri ve teknolojik gelişmeler, nükleer enerji ve 3. havalimanı gibi devasa projelere kaynak oluşturulmasının önü daha da açılmış olacak. Uygulama zaten sahada reel bir şekilde kendini gösteriyor. Önemli olan siyasi ve ekonomik istikrardır.
Daha fazlasını, artı ve eksilerini zaman gösterse de unutmamak gerekir ki; “Kılıç kesmez, onu tutan el keser.”