Her şey bir iddiayla başladı
Önceleri çekingendi. Suskunluk ve tepkisizlik ona cesaret verdi. Gazze’nin en büyük hastanesi olan Şifa’yı vurdu. Tepkiler artınca hastanenin altında HAMAS savunma birlikleri ve mühimmat depolarının olduğunu duyurdu. Haklılığına delil olarak gösterdiği delillere dünya gülse de aldırış etmedi. Aynı iddiayı Hristiyanların hastanesini vururken de dile getirdi. Güya vurdukları yerler, HAMAS mücahitlerinin sığındığı yerlermiş. İşin ilginç yanı iddiayı da sözde cezayı da kendisi veriyor ve ispata gerek duymuyordu.
Daha sonraları bu iddialarını okullara kaydırdı. Okullar da HAMAS’ın karargahları olmuşmuş. O yüzden vuruyormuş. Hatta aynı okulu moloz haline geldikten sonra 3. kez vurduğu da olmuştu. Acaba gözden kaçırdığı mı varmış.? Halbuki gidecek yerleri olmayan ve evleri bombalanan, yerle yeksan olan mazlum Gazze halkı, başka nereye gidecekti ki?
Bu iddia, ABD ve Avrupa gibi sözde insan hakları savunucularından tepki almayınca camilerin yanı sıra Kiliselere de sıçradı. Oralar da mücahitlerin karargahı olmuşmuş da o sebeple bombalanmış. Uluslararası hukuka göre hastane, okul ve ibadethaneleri vurmak suç olsa da bu suçu sadece işgalci işlemedi; ona karşı ölüm sessizliğine bürünen özellikle ABD ve diğer soykırım ortakları olan Avrupa devletleri işlediler, hala işliyorlar.
Önceleri bu soykırım sadece Gazze’de olur diye düşünenler baktılar ki diğer bölgelerde de aynı kurumlar aynı iddialarla vurulmaya devam ediliyor. Öyle ki sessizlik yoluyla alınan tepkisizlik soykırımcı israili öyle bir cesaretlendirdi ki, UNRWA denilen Birleşmiş Milletler yardım örgütünü yasakladı. Aynı zulmü, götürdüğü Lübnan’daki Birleşmiş Milletler Barış Gücü askerlerine saldırmak ve yerlerini işgal etmekle de sürdürdü, çünkü ona dur diyecek kimse olmadığı gibi dur diyecek bir Birleşmiş Milletler gücü de yoktu. Tabi işgalinde bulunduğu Lübnan’da da okul, hastane ve sivil evleri vurmak rutine dönmüş oldu.
Elbette çocukları ve kadınları vuran ve özellikle bunu yapan bir işgalcinin yukarıda belirttiğimiz soykırımı yapmaması düşünülemez. Düşünülecek tek şey, bu soykırımı yapanlara karşı bürünülen sessizlik ve ölümlerle neticelenen sonuçları. Galiba ABD ve Avrupa tarafından beslenen bu karga sonunda sahiplerinin gözlerini oyacak.