“ …Onlar birbirlerinin dostlarıdır…”
Bir kez daha iman ettik ki, Yüce Allah kitabında ne buyurmuşsa şüphesiz doğru ve gerçektir. Zaman, Kur’an’ın en iyi müfessiridir. Maide suresi 51. ayette “Ey iman edenler, Yahudileri ve Hristiyanları dost edinmeyin…” diye buyurmasındaki hikmet, bugünlerde daha net anlaşılıyor.
Amerika Kongresi 57 kez soykırımcı Netanyahu’yu alkışlıyorsa bu apaçık Arap alemine bir nispettir, mesajdır. Soykırımın arkasında olduğunun ilanıdır.
Neden bunu apaçık, göstere göstere dünyanın gözüne sokma ihtiyacı hissediyorlar? Elbette dünya siyasetinde tek gücün kendilerinde olduğunun mesajını vermek istediklerinden olsa gerek. Adalet, insan hakları, kadın ve çocuk sözleşmeleri, soykırım gibi kavramların patenti kendilerinde olduğundan dolayı, gücün sahiplerine işlemez; çünkü birinin Yahudi diğerinin Hristiyan olması dayanışmalarına engel değil. Bunu da Yüce Allah yukarıda belirttiğimiz ayetin devamında belirtiyor: “ …Onlar birbirlerinin dostlarıdır…”
Bu dostların asgari müştereklerde birleşmesi ise “Siyonizm” ortak paydasıdır. Ne demişti Biden: “Siyonist olmak için Yahudi olmaya gerek yok.” Demek ki aynı hedef ve aynı gaye için çalışan bu Hristiyan-Yahudi ortaklığının dünya egemenliği, Amerika Temsilcileri meclisinde 57 kez alkışlanarak tescil edildi. Belki burada göze çarpmayan ufak bir detay, bu ikilinin ortaklıktan çok Efendi ve Kahya ilişkisi içinde oldukları gerçeğidir. Bu durumda Netanyahu Efendi, Biden Kahya pozisyonunda olup ikisi de emirlerinden çıkmayan Arap yöneticileri de Hizmetçileri pozisyonundadırlar.
Birbirlerinin dostu olan bu ikili, kendi adına dünyayı zulümle idare etmede iyi bir dayanışma içinde olsalar da bize düşen nedir?
Müslümanlar olarak bizler ne yapmalıyız ki zulümlerinden beri olalım?
Yine Yüce Allah’ın yukarıdaki ayetiyle devam ederek çözüme gideceğiz: “… Sizden kim onları dost edinirse şüphesiz o da onlardandır.”
Mesele çok açık bir şekilde ayan oldu. Rabbimiz sadece Müslüman fertlere değil, herkese yani idarecilere de hitap ediyor ve onlarla dostluktan bizi men ediyor. Elbette komşu olabiliriz hayatın doğal akışı içinde. Elbette ticaret yapabiliriz bize zarar vermedikleri müddetçe. Elbette ikili veya tüzel ilişkiler geliştirebiliriz. Ancak onları dost edinemeyiz. Onları ayakta tutacak ticari ilişkiler kuramayız. Onlara karşı hep uyanık ve teyakkuzda olmalıyız.
Dostluk, hayat verir ve besler. Biz Müslümanlar gözümüzün önünde olan bir Gazze gerçeği varken ne bireysel ne de kurumsal bir ilişkide hele bu dönemde olamayız. Boykotla bunu eyleme geçirmeli, her alanda bu zulmü yaymalı, zalimi ve soykırımcıyı, ona yardım edeni ve dostlarını afişe etmeliyiz.
Bunu hayat prensibi yaparak sadece bu zamana sığdırmadan sürekli bir prensip olarak hayatımıza almalıyız. Madem onlar birbirlerinin dostu ve destekçisidir; Müslümanlar da birbirlerinin dostu ve destekçisi olduklarının idrakine varmalıdır. Bu inançla dik duruş sergilemeliler. Dayanışma alkışlarına karşı boykot silahını sabırla kuşanarak hayat prensibi yapmalıyız.
Dünyaya ve insanlığa zararlı olan bu siyonistler hakkında Yüce Allah Hak ile Batıl’ı şöyle misal verir: “Köpük uçup gider. İnsanlara fayda veren şey ise yeryüzünde kalır.”(Rad suresi, 17)