• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

İnsan bakmaktan korkar mı ya da görmekten? Kabus gibi yüreğine çöken görüntüler, ruhunu kafesindeki kuş gibi sağa sola çarpa çarpa incitir mi? İncitmek hafif kalıyor, dağlıyor adeta; bakamıyor, donup kalıyorsun. Gazze’nin masum bebekleri, çocukları, kadınları bir canavarın salyaları arasında bir bir yıldız misali kayıp duruyorlar.

Tohum, tarlada yetişir diye biliyordum, meğer betonların altında atiye serpilen iki bin çocuk yani tohum yatıyor. Yarının Kassamları yarının geçit vermez yiğitleri burda yatıyor sessiz sessiz.

Yine görüntüler korku filmlerini aratmayan, gözlerin fal taşı gibi büyüdüğü bir gerçeklik ortamını gösteriyor. Hüzün, Gazze semalarında kol gezerken, bulutlar melek melek eşlik ediyor uçan küçük bedenlere. Belki de yeminler edilir onları cennete götüren meleklerin, anneleri suretinde olduklarına.

Ve bir haykırış duyduk Gazze’den/asıl dirilerden biz ölülere. Ölü bizmişiz bilemedik, ayıktık da cansız bedenlerin yürüyenleri olduğumuzu gördük.  Bir seda yetti ölmüş kalplerimizi diriltmeye bir haykırış: Allah bize yeter O ne güzel vekildir. Ne yiğitler doğurmuş anneler ne kahramanlar varmış da gün yüzüne çıkmamış.

Suskunluk kadar acı veren bir his var mı? Bilemezdim bu güne dek, öğrendim. Suskunluk ne acı! Kurşun kurşun dokuyor yüreğimin zarını. Dostların suskunluğu düşmanın saldırısından daha acı! Öyle demişti Bilge Kral: “Ve her şey bittiğinde hatırlayacağımız şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır.”

Bir de ruhu satılmışların eziklik duygularıyla modern asrın köleleri olarak boyun eğişleri var ya! Boynundaki zincirin farkına varan bir uyanış olsun diye Gazze’ye ağladım tüm gece. Filistin’e, Aksa’ya, Kudüs’e... Ben yüreğimi sattım sarı kubbeli sahraya. Göz yaşlarımla suladım Ebu Ubeyde’nin yiğit savaşçılarını. Meleklerin kanatlarından bir tüy kopardım, bebekleri uykularından uyandırmak için. Yine de bir şey yaptım diyemem bir savaşçının tek atımlık mermisi kadar.

Sonra düşler besledim Gökyüzü muhafızlarının gecelerle olan arkadaşlıklarında. Zaferi, düşlerin gerçeklere yol gösterdiği kalenin bayrağı yaptım. O kalenin en yüksek yerine Ebu Ubeyde’nin boynuna asılı duran madalyonu astım gecenin en zifiri anında.

Zafer uzak değilmiş anladım. Taklidi olmayan bir cesaretle Aksa’nın kara kubbesini işaret ederek miraca çıkan bir müjdenin parlak ışığında kalpleri sürur, gözleri gurur dolu bir bakışla siyon dağının paramparça olmuş hezimetini biiznillah seyeredurdum. Senin adın zafer, senin adın onur ey Gazze.

Yazarın Diğer Yazıları