Eğitim, Kitap, Kalite, Aidat
Bir insanı eğitmekle bir hayvanı eğitmek arasındaki fark, akıl dediğimiz muhakeme gücüdür.
Akılsız yani muhakemeden yoksun olan hayvan eğitilmez, belki taklit veya tekrar yeteneği öne çıkan canlıdır; tıpkı kendiliğinden kelime üretemeyip söyleneni tekrarlayan papağan gibi.
İnsan ise eğitilir yani terbiye edilir ve kendiliğinden üretken/muhakeme yeteneği olan canlılar içindeki olağanüstü bir varlıktır.
Yarından itibaren açılacak okullarımızın eğiteceği veya terbiye edeceği çocuklarımızın topluma faydalı birey olması gaye edinilmiş.
Bu gayeye matuf girişimin ilk adımlardan biri de okul ders kitaplarıdır ki devlet son yıllarda bunları öğrencilere veriyor.
Anayasaya göre eğitim parasız olduğundan kitaplar da parasız olarak veriliyor; ama gaye hâsıl olmuyor göründüğü kadarıyla.
Her yıl olan şikâyetler tekrarlanıyorsa eğitimin başında olan sorumluların, düşünmesi ve halka yardımcı olması gerekmez mi?
Milyonlarca kitap basılıyor, okullar veya öğretmenler tekrar özel yayınevlerinin kitaplarını talep ediyorlar.
Madem kalite özeldedir, Milli Eğitim özelle işbirliği yapıp kalitesini yükseltmelidir ki önüne geçilmiş olsun.
Eğer kalitesiz kitap basılıyorsa Milli Eğitim suçu yüklenmemeli, bu konuda kaliteyi yükseltecek protokoller yapmalıdır.
Bir diğer mevzu da okul kayıt parası gibi istemem yan cebime koy meselesidir ki her yıl Milli Eğitim Bakanı, bu yıl da olduğu gibi okulların velilerden kayıt parası almasının yasak olduğunu tekrarlamasıdır.
Hâlbuki herkes bunun bir danışıklı dövüş olduğunu bilir, kayıt parası alınmaya devam edilir; kimse de işlem yapmaz.
Üç çocuğu da okula giden bir arkadaşım bir okulda üç bin, diğerinde iki bin, bir diğerinde de bin lira kayıt parası istendiğini belirtti.
Hani eğitim parasızdı diyeceğim de kazın ayağı öyle değilmiş.
Bu konuda bir yaptırım ancak sosyal medyanın adaleti olsa gerek, linç yiyip baskı gördükten sonra yargı yeniden devreye giriyor.
Bir de okullarda aidat toplanması ve öğretmenlerin de buna tahsilat memuru olarak atanması yok mu, eğitici ve öğrenci arasındaki tüm saygınlığı ortadan kaldırıyor.
Bazı okullarda “sınıf annesi” diye tahsilatçı olarak bir velinin atanması yapılmış ve öğretmenin kırılan saygınlığı korunmaya çalışılmış.
Velinin saygınlığı önemli değil yaklaşımı, “saygınlık” noktasında kırıcı bir yaklaşım olduğunu hangi eğitimci kabullenecek de bu sıkıntılar bitecek.
Başta da belirttik: Eğitim esastır; örneklik esastır; kitap önemlidir ama kitap öğretmen değildir.
Bu sorunların her yıl medyaya haber olmadığı günler dileğiyle…