“Ocak” ve “Başlangıç!”
Şubatın soğuğu bilirdik de acısı yüreğimizi dağlayana dek Ocağın soğuğunu pek bilmezdik.
Meğer ne soğukmuş ocak soğuğu…
Ayazlardan bir ayaz, yürekler dondurup mevsimler boyu varlığını hissettiren, acıtan, keskin bir ayaz…
Her şey tehlikenin kol gezdiği bir dönemin yazında yeşerdi.
İmanın avuçta kor olduğu bu sürecin devinimi oldukça hızlıydı.
Bazı gözler kem niyetliyken bazı niyetler de kem gözlüydü.
Ortam ikircikli bir havanın puslu ve sisli yıllarıydı.
Dost görünen yüzler nice karanlıkları bağrında taşıyor, nice karanlık içinde tutulan dostlar da sabırla gergef örüyordu.
İzzetin Allah, Resulü ve müminlere ait olduğunu haykıranlar ne diyarı terk ne zulme sessiz ne de ihanet içine girdiler.
Direnme gibi onurlu ve dik bir duruş gösterdiler.
O kış metreler boyu yağan kar, yılların çilesine paralel enlem ve boylam olarak yoğundu.
Felaket habercisi gibi yağsa da Kardelen gibi bir duruşu ve izzeti bağrında taşıdığını zalimler ne bilsin.
Anka kuşu misali şehadetin, küllerinden doğan bir dirilişin başlangıcı olduğunu kim nereden bilecekti.
Öyle de oldu nitekim.
Görmedin mi kar’ı delen Kardelenleri ve küllerinden doğan Anka kuşlarını…
Memleketin dört bir yanına ilim, irfan ve alan açan geleceğin gençlerini…
Baharı ve yaz’ı…
Bayrağı devralıp kısır döngüleri ve engelleri aşıp yüce bir davanın gönüllü erlerini…
Biz ölümün yokluk değil, bahar olduğuna inananlarız.
Öyle bir bahar ki ölmüş nice kalpleri dirilten bir müjdeci…
Ümidimizi, ocağın soğuğunda dona terk etmedik.
Tohum gibi sinelerde büyüttük yıl yıl, günümüze uzanan bir aşk işçiliği ile…
Gönlümüzün sıcaklığı ne don bıraktı ocağın ayazında ne buz bıraktı.
Mavi atlas bir iklimin tarlasına umudu ektik, tohumu ektik, yılmak bilmeyen imanın meyvelerini ekip durduk.
Her taraf yeşerince, küllerimizden doğuverdik adeta zulme ve zalime inat.
Ardından sessiz kelimeler ve çığlıklar büyütsek de soğuğuna değil, ocağın başlangıç olduğuna vuruldum.
Kelimeler öbek öbek diziliverdi zihnimde.
Mecalimin kaldıramayacağı o kadar çok kelime vardı ki hafsalamda…
Vuruldum ben “Ocak”a ve “başlangıç” oluşuna…