Son On Gün!
Son on gündeyiz, son günlerdeyiz.
İçinde Kadir gecesinin olduğu bir zaman dilimindeyiz.
Seksen üç küsur yıla bedel bir ömrü, yani bir hayatı barındıran bir fırsat zamanı.
Son on günün adı İTİKAF…
İtiraf ve bağışlanma dolu günler ki, Allah’a yakın olmanın süreci.
Kendini on günlüğüne Allah’a, rızasına ve rahmetine adamanın adı.
Pek canlı tutulmayan, uygulanma sahası ve alanı olup kıymeti bilinmeyen bir sünnet…
Dünyevileşmenin başını alıp yürüdüğü bir koşuşturma ve hengamenin içinde bir sığınak aramaktır itikaf.
Öyle bir sığınak ki, bozulan ayarlarımızın yani kişisel ve toplumsal yapımızın dengesiz neticeler vermesi ile bozulan kimyamızın, yeniden bir nizam ve düzene kavuşması için gerekli bir limandır itikaf.
Vücut ve ruh gemilerinin denizler ve okyanuslarda yol alırken, aldığı yaraların ve yıpranmaların tamiri için on günlüğüne kendimizle başbaşa kalmanın adıdır itikaf.
Hakkı verildiğinde bizi onaran, değerli kılan ve yeniden formatlayan yegâne ibadettir itikaf.
Birçok unutulmuş sünnet gibi yaşatılmaya muhtaç olup canlı tutulmaya muhtaçtır.
Bazı camilerin Diyanet tarafından bu “sünnet”in icrasına ayrılması takdire değer.
Bu takdirin ötesi ise her camiyi bu sünneti yaşatmaya açılmasını teşvik etmektir.
Cemaate, itikafın önemi ve neden gerekli olduğu anlatılarak itikaf, hayata geçirilmelidir.
Özellikle yöneticiler ve sorumluluk sahibi olanlar buna daha çok muhtaçlar.
Ruhumuzun sükûnet ve dinginlik kazanması adına…
Milletçe kızgın olduğumuz ve hayat pahalılığı dolayısıyla öfkeli olduğumuz bu günlerde bu sükûnete muhtacız.
Birbirimizle siyasi ve sosyal suçlamaların dışında aynı dinin kardeşleri olduğumuz gerçeğinden hareketle affetmek, bağışlamak ve sevmek çok mu zor, bilemiyorum.
Bugünlerde bunu yapmanın kazanımını elde edenlere ne mutlu…
Son on günü Kur’an’la, mealiyle, namazla ve ibadetle değerlendirmenin yatırımsal değeri hiçbir borsada, uhrevî borsa kadar kazandırmaz.
Allah’a yakın olmanın son on gündeki konumu, rıza-i ilahiye gark olmanın fırsatıdır.
Bu fırsatı kaçıranlar, durakta bir yıl beklerler.
Bu otobüse binenler her hücreleriyle şükredenler ve hamd edenlerdir.
İtikaf; bu onarımı ve bu dinginliği yaşattığı için bir öze dönüş kapısıdır.
Bu kapıdan girenlere ne mutlu…