• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Geçen yazımda “Klasikler”in yazarları hakkında bir derleme yapmış, okurken dikkatli olunması gerektiğini dile getirmiştim. Şimdi ise Klasiklerin meşhur olanlarından bazıları üzerinde durup konularını irdelemek istiyorum.

Öyle ya, bu eserleri “neden ve niçin okuyoruz” diye araştırırken elimizdeki ölçü herhalde onlardan bir şeyler öğrenmek olsa gerek. Konuları itibarıyla örnek karakterler ve örnek fikirler barındıran eserler olmaları, en önde sebep olsa gerek.

Hâlbuki bu muhteva ve bu içerikten çok ya aşk kavramı adı altında hayâsızlık ve iffetsizliği aşılıyorlar ya da Sosyalizm gibi fikirlerin propagandasını yapıyorlar. Hele Müslüman gençlerimizin elinde ve masalarında gördüğümüz bu eserler, sadece körü körüne bir taklit veya özenti olduğunu bilmeleri faydalarınadır.

Okumaya bu eserlerle başlamak veya okuma alışkanlığını Klasiklerle kazanmaya çalışmak, yanlış bir adımdır. Akide ve inanç konusunda yeterliliğimizi ispat ettikten sonra okunması bizi etkilemez. Aksi halde bir de bakmışız ki, “aşk” dediğimiz kavram bizde “iffetsizlik”le beraber yürüyor. Düşünce dünyamızsa Sosyalizmle şekillenmiş de haberimiz yok.

MADAM BOVARY: Gustave Flaubert’in bu eserinin Kahramanı Emma adlı bir doktorun karısıdır. Aşırı hayalci, ihtiraslı, gösteriş meraklısı, bencil ve sorumsuzdur. Aşk                      duygusu adı altında kocasını aldatan zevkperest biridir. Sözde âşık olduğu erkekler de onu kullanmaktadırlar. Bunalıma girip kendini dine verse de bir müddet sonra eski ahlakına geri döner. Böyle bir kişiliğin bize örneklik olacak hiçbir yönü yoktur.

ANA: Maksim Gorki'nin sürgünde yazdığı bir romandır. Rus Devrimi öncesinde işçi sınıfının yaşantısını anlatmaktadır. Kocasının ölümünden sonra oğlunun fikir dünyasına yani Sosyalizme ilgi duyar. Tanıtımında şu cümleler yer alır. “Pavel, anasını sosyalizm ile ve ezilen işçi, köylü sınıfının burjuvalarla olan çatışmasıyla tanıştırır. Başta ürkek davranan Ana, bir süre sonra oğlunun yaşantısıyla içli dışlı olmaya başlar. 1905 devrimi patlak verir. Ana, toplulukta etkin bir üye olur. Oğlu ve onun bazı arkadaşları defalarca hapislere düşer. Ana da kentteki başka bir sosyalist genç olan Nikolay’ın evine yerleşir. Mahkemeye çıkan Pavel ve arkadaşları için sürgün hükmü verildikten sonra, Moskova’ya gidip Pavel’in mahkemede yaptığı savunma konuşmasını dağıtmak için hareket eder. Burada fark edilir ve oğlunun yolundan gittiği için öldürülür.” Bu kadar açık ve net bir ifade için ne denilebilir ki?

GERMİNAL: Latince'de tohum, tomurcuk, filiz demektir. Emile Zola’nın eseridir. 19. yüzyılda maden isçilerinin özgürlüklerini ve ücretlerini arttırmak için sermaye ile çatışmasını, bu çatışmanın ortasındaki bir aileyi ve bu ailenin kızıyla evde kalan konuk arasında filizlenen aşkı anlatır. 1860’lar Fransa’sında geçen eser greve başlayan ve uzlaşmayı değil, kendi taleplerinin karşılanmasını isteyen işçileri anlatır. Kısaca Sosyalizmi önceleyen bir muhtevası vardır.

VADİDEKİ ZAMBAK: Honare de Balzac’ın eseri olup MEB’in 100 Temel Eseri arasındadır. Kocasıyla mutlu olmayan Henriette'le adlı eserin kahramanı olan kadının kendisinden çok daha genç olan Felix'le sözde aşkını anlatır. İffetsizliğin örnekliği yoktur. Fakat eserde maalesef bu, okuyucuya sunulmuş.

ANNA KARENİNA: Lev Tolstoyun eserisir. Okuyucu Anna'nın yaşadığı yasak aşk ve intiharla son bulan yaşamını görecektir. Çevresindeki herkesi zarafeti ve güzelliğiyle etkileyen bu kadın, evliliği sıradanlaşmış bir kurum olarak görür. Moskova’da tanıştığı bir kont, hayatını değiştirecektir. Evliliği bir hapis olarak okuyucuya anlatır

GAZAP ÜZÜMLERİ: John Steinbeck’in bu eserinde özellikle işçi sınıfının yaşadığı yoksulluk karşısındaki hayat mücadelesi ele alınmıştır. Yani Sosyalizmi işlemektedir.

Klasiklerin diğerlerini de siz okuyucularıma havale ediyorum. Ne okuduğumuzu bilmeliyiz. Kötü yemekten kaçındığımız gibi bu muhtevalı eserlerden de şiddetle uzak durmalıyız.

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları