SURİYELİLER!
Gittikçe artan bir ırkçı yaklaşım, toplumumuzu kemirip duruyor.
Artıları ve eksileriyle Suriyeliler mevzubahis olunca, önyargıyı kırmak oldukça zor görünüyor.
Sosyal medyada Suriyeli karşıtlığı o kadar artmış ki; hızını alamayıp çarşaflı vatandaşlarımızı da aynı hakaretlere maruz bırakmaktan çekinmiyorlar.
Sosyal mecrada biri çarşaflı olan eşiyle tramvayda yolculuk yaparken, bu şovenistlere denk geliyor.
Türkçe konuşmasına rağmen muhatabını Suriyeli olduğuna inandıramadığı gibi “Bizden iyi Türkçe konuşuyor” ithamına maruz kalmış.
Tam bunu okurken Almanya’dan bir arkadaş aradı.
Muhabbetin bir yerinde komşuları tarafından kızını zorla örttüğüne dair şikâyet edildiğini söyledi.
Komşularının hepsi Almanmış.
Sebebini sorunca hiç de yabancı olmadığım şeyler söyledi:
Almanya’ya geldik.
Dil bilmiyorduk.
Şimdi en az onlar kadar biliyoruz.
Fakirdik.
Arabalarımız şimdi onlardan iyi.
Kanun bilmiyorduk.
Şu an onlar kadar kanunlardan haberdarız.
Kısaca onlarla aynı hakları kazandıkça dost değil, düşman kazanıyoruz.
Düşünün, sadece 3.5 milyon Türkiyeli bir nüfus -yani bizdeki Suriyeliler kadar- Almanya’da insanlarımız yaşıyor.
Merkel veya önümüzdeki seçimde yerine gelmesi muhtemel aday, dese ki; “Bu insanları Türkiye’ye yollayacağım.” ne olur?
Yer yerinden oynar.
Sakın kimse bizdekilerin vasıfsız olduğunu Almanya’daki vatandaşlarımızın vasıflı olduğunu söylemesin.
Zira her iki taraf da birbirine yakın.
Şunu diyebilirler: Suriyelilerin örf ve adetleri bize uymuyor ve bazı açılardan hepsinden olmasak da bir kısmından rahatsızlık görüyoruz.
Bu tespit doğru olsa da Almanya’daki vatandaşlarımız için de geçerli olduğunu unutmayalım.
Sadece bu durum onları hor görmeye, insan yerine koymamaya ve aşağılayıp ırkçı tutumlara maruz bırakmaya sebep olmamalıdır.
Hepimiz öncelik bazında insanız.
Aynı sıkıntılara Allah göstermesin biz de maruz kalabilirdik.
Zorlanıyor olsak da din kardeşlerimize yardım inancımız gereğidir.
Din kardeşimiz değilse de insani olarak yardımda bulunmak bizden bir şey eksiltmez.
Katma değerimizi her iki cihanda da artırır.
Bu nedenle Suriyelileri bahane edip kendi vatandaşlarımızı da aynı kategoride görme önyargısını aşmamız gerekiyor.
Bu önyargı sadece Suriyeliler için değil; Afgan, Mısır, Filistin, Afrika, Asya ve Balkan göçmenlerine kadar uzanırsa aleyhimize döner.
Dini, dili ve ırkı ne olursa olsun mülteci pozisyonunda olan her insan madden, manen ve şartlar gereği bu hale düşmüştür.
Memleketimizde de hele ki gençlerin Avrupa ve ABD sevdası, maddi bir hayat arzusu dolayısıyla değil midir?
Ne farkımız kaldı mültecilerden?
Kaldı ki Suriyeliler apaçık bir savaş içinde bombalarla öldürülürken gözlerimizi kapamamızın kimseye faydası yok.
Millet olarak ekmeğimizi bölüşme gibi kuvvetli bir yardım ve dayanışmamızın olması, bazı müfsitlerin halkın içinde bu ırkçı düşünceyi yaymaya çalışması önünde, en büyük engeldir.
Sosyal medyanın bu gibi kötü ve ırkçı söylemlerinden dolayı buna alet olmamaya ve kardeşlik, dayanışma ve yardım söylemlerini artırmaya gayret etmekten kaçınmamak gerekir.
Almanya’nın Suriyelileri olan insanlarımızın haklarını savunurken, kendi Suriyelilerimiz ve diğer milletlere mensup insanlara karşı Almanlardan beklediğimiz tavrı gösterelim.
İnsanlardan bazılarının yürekleri daracıktır ne sevgi sığıyor içine ne de insanlık. İnsanlığı, sevgiyi ve kardeşliği adaletle yüreklerine sığdıranlara ne mutlu!